tr

NAZIM ÇAVUŞOĞLUNA YANIT Ferdi S. Soyer ...

NAZIM ÇAVUŞOĞLU'NA YANIT.
UBP-DP Hükümetinin Tarım Bakanı Sayın Nazım Çavuşoğlu imzaladığı Geçiş süreci Protokolunu savunmaya çalışıyor.
Gelen eleştirilere cevap vermeye uğraşıyor.Bu doğal bir çaba.
Ancak, Sayın Çavuşoğlu, hala imzalanan protokolda ifade dilen 2.30 TL'lik su fiyatını oluşturan bileşenleri açıklamıyor.
Bunu açıklamaması bir yana, kendini klasik bir tavırla, CTP'yi suçlayarak bunun üzerinden ifade etmeye çalışıyor.
Üstelik bunu yaparkende artık usanç veren bir mantıkla bunu yapıyor.
Bakın, 2.30 TL lik su fiyatının bileşenlerini açıklamazken Sayın Çavuşoğlu şunu ifade ediyor.
" CTP, 2007 yılında suyun sürdürebilir bir yapıya ulaştırılması ve devletin kıt kaynaklarının heba edilmemesi için su tarifesini değiştiren bir tüzük hazırladı" diyor.
Evet, bunu hazırladığımız için değil, ama o Tüzüğü uygulamadığımız için bizi eleştiriyor. İşte fenama giden bu.
Cevap vermeden yazmam lazım.
Çünkü Hakkını yemek istemem; Sayın Erdoğan Şanlıdağ'ın çok önemli katkıları oldu o dönem, bu Tüzüğün hazırlanmasında.. Kendisi ÖRP milletvekili olarak Bakanda olmuştu.
İşte Sayın Çavuşoğlu o dönem çıkarttığımız su Tüzüğü ile ilgili şunu ifade ediyor.
"Bu tarifeye göre Belediyenin kendi ürettiği suyun 50 kuruş, belediyeye temin edilen suyun 1.10 TL olarak ortaya konduğunu" ifade ediyor.
Bakın, birinci kendini ele verdiği nokta burası.
Şu anda kendisinin imzaladığı ve 2.30 TL olarak ilan edilen ve halen bileşenlerini açıklamadığı su fiyatına dönük olarak, CTP Genel Başkanı Sayın Talat, KTMMOB uzmanları ile yapılan çalışma neticesinde Türkiye'den gelen suyun olması gereken fiyatının 1.2 TL olduğunu duyurdu.
Yani, o zaman 1.10 TL olarak saptadığımız fiyat, bugün Türkiye'den gelen suyun gerçek fiyatına çok yakın.
E,şimdi Sayın Nazım Çavuşoğlu, 2.30TL olarak ilan edilen Türkiye'den gelen suyun fiyatının bileşenlerinin ne olduğunu daha fazla olarak açıklamak zorunda değil mi?
Yani bizi suçlayacak diye esasa dönük olarak toplum önünde kendinin ağır sorumluluğunu kendi dili ve eli ile ilan ediyor.

SEN NEREDE İDİN?
Üstelik Sayın Çavuşoğlu bizi suçlayarak şunu da ifade ediyor.
"2007'den itibaren bu fiyat uygulansaydı, şu anda ülke bu durumda olmayacaktı" diyor.
Yani, yapılan iş güzel, ama uygulamadılar, üç kez ertelediler, bu yüzden memleket bu hale geldi diyor.
Bunu da şu şekilde söylüyor.
"CTP Tüzüğü çıkarttı, ancak belediyelerin tepkisi üzerine tüzüğü uygulamaya koymadı. Dört kez erteleyip 2009 seçilmelerinde ise ortadan kaldırdı" diyor.
Sanırsınız ki bunu ifade ederken son derece ciddi ve bunun uygulanmasını yürekten istiyordu.
Bakın, 2009 seçimlerinde ise bunu ortadan kaldırdı diyor. İşte yanlışın biri de bu.
Halbuki 2009 seçimlerinde CTP oy kaybetti ve UBP tek başına iktidar oldu.
Sayın Nazım Çavuşoğlu'da 2009'dan 2013 Erken Seçimlerine kadar tek başına UBP iktidarında Tarım ve İçişleri Bakanı oldu.
Şimdi, 2016'da çıkıp, eğer bu tüzük uygulansaydı, ülke çok iyi olurdu diyor.
Madem bunu 2016'da ifade diyorsun, sen neden, üstelikte konu ile ilgili sorumlu Bakanlıkları da yürütürken, o beğendiğini söylediğin bu tüzüğü, "bakın siz hazırladınız ama uygulamadınız, ama ben, memeleketi düze çıkartmak için uygulamaya sokuyorum"demedi.
Kendinin tüm sorumluluklarını başkasının sırtına yıkarak, kendini düze çıkartma açıkgözlüğüne soyunanlar işte böyle yakalanır.
Çünkü bunlar toplumdaki hafıza kaybı yanısıra, siyasi olguları bütünden koparıp, "benden öncesi yok, benden sonrası ise tufan" diyen anlayışın egemen olduğu siyasi kültürden yararlanıp, kendini kurtarma peşinde koşan, güncel siyasi anlayışın avantajına yatmak istiyor.

DÜN OLANLARI BİR HATIRLAYALIM...
Evet, son SU tartışmalarında çok ifade ettim.
Bugün içinden bulunduğumuz felaketin, dün su konusunda takip edilen vurdumduymaz halden kaynaklandığını çok ifade ettim.
Bu konu da budur.
Doğrudur, ülkemiz için en önemli sıkıntılardan biri de yer altı su kaynaklarımızın sıkıntıya girmesi idi. Ama bu gerçeğe karşın, sanki böyle bir şey yokmuş gibi pervasızca davranıldı...
Bu yüzden daha 1994'te su kaynaklarının tasarruflu kullanılması için kampanyalar başlatmıştık. DP - CTP koalisyonunda.
O günlerde UBP ve bazı sol kesimlerce alay dahi edildik. Örneğin evlerdeki sifonlara bir literelik boş pet şişesinin su doldurularak konması ve bunun gibi, su tasarrufuna dönük çok çeşitli kampanyalar başlatmıştık.
Ayrıca Sulama Birliklerinin denetimi ve kontrollü su kullanımı ile ilgili çalışmalar da yapmıştık.
Yeşilırmak su göleti yapımını ele alırken, buna alternatif diye ortaya atılan, Türkiye'den Balonla su getirilmesi projesine de karşı çıkmıştık. Çare değil demiştik.
O günlerde yerel su kaynaklarını geliştirmek ve tasarruflu kullanımı için yaptığımız çalışmalara karşı çıkan bu anlayış sahipleri, Türkiye'den Balonla su getirilmesi projesine dönük fizibıl ve çözüm getirmeyeceği için karşı çıkışımızı da "hainlik ve Türkiye düşmanlığı" olarak takdim etmişlerdi.
Hatta, Türkiye'den Balonla su getirilmesi çalışmalarını bizden sonra yapan. Bunun da açılışını törenlerle de yaşama geçiren UBP Hükümeti ve başı Sayın Eroğlu, bugün Sayın Çavuşoğlu'nun yaptığı gibi basın toplantıları yapmış ve CTP'yi böyle güzel bir işe karşı çıkan parti diye suçlamıştı.
Ama ne olmuştu? Bu iş yürümemiş, balon da Deniz'in içinde bir "leş" gibi yatır olmuştu. Güzelyurt'ta yapılan tesisler çürüdü... Yani Türkiye'nin çok büyük bir kaynağı boş yere heba edilmiş oldu.
Aradan yıllar geçtikten sonra ise Sayın Eroğlu, son Cumhurbaşkanlığı seçiminde "Türkiye'den Balonla su getirmeye çalıştık,ama buda balon çıktı "demişti. Kimsede dünü hatırlamamış ve sormamıştı. Ne kaynak israfı, ne de o söylenen boş ve anlamsız suçlamalar hakkında da tek kelam edilmedi.

NE OLDU, NEDEN UYGULANMADI?
Evet 2007 itibarı ile Sayın Çavuşoğlu'nun dediği gibi güzel bir Su Tüzüğü hazırlandı ve ele alındı.
Ancak bunu 2008 içinde uygulamaya sokamadık. Neden? Çünkü denen de doğrudur. Belediyeler tepki gösterdi.
Onlarla konuştuk. Tepkilerinin doğru kaynakları vardı... Mali açıdan sıkıntı içinde olacaklardı. Üstelik bir başka hedefimiz da vardı. Tüm köyleri Belediyelere bağlamak.
Bunun da getireceği yeni mali yükler vardı. Bunun için Belediyelerin sıkıntılarını öncelikle aşarak, bunu yaşama geçirme zeminini güçlendirmeye karar verdik. Dayatma yapmaya girmedik.
Bu bakımdan öncelikle Belediyelere mali katkıyı artmayı önceliğimize aldık. Emlak vergilerini yeniden düzenleyerek, tüm kaynağın Belediyelere kalmasını sağladık. Bunun yanısıra Belediyeden emekli olan çalışanların, yani, tüm Belediye emeklilerinin Belediye Bütçesinden ödenmeyip, devlet tarafından ödenmesi kararına ulaştık. Zaten tartışmalarla çıkan yeni Sosyal Güvenlik Yasası ile de tüm çalışanlar 1 Ocak 2008'den sonra ister kamuda, isterse Belediyelerde, isterse de özel sektörde olsun bu "tek" Sosyal Güvenlik Kapsamında olacağı için, Belediye Bütçelerini emekli maaşı ödemekten kurtarıp,onlara çok büyük bir kaynak sağladık..
Bakın açık yazıyorum. Eğer bu tedbiri almamış olsaydık, bugün ayakta kalabilen tek bir Belediye olmazdı.
İşte bu öncelikler, Su Tüzüğünün uygulanmasını geciktirdi. Kuşkusuz bir başka gelişme daha yaşandı.
Belediyelere dönük olarak aldığımız bir diğer tedbirde, Belediyelerin 1976'dan itibaren ödemedikleri Elektirik ve devlete ödemedikleri vergi ve Su paraları sorununa dairdi.
Bunu da uzun ve çetin görüşmelerden sonra birlikte karara bağladık. Belediyeler Elektiriğe ve devlete dönük yükümlülüklerini ödeyeceklerdi.
Bunu da Maliye Bakanlığı, Beldiyeler Birliği ve İçişleri Bakanlığı çalışması ile sonuçlandırıp, Bakanlar Kurulu Kararı ile bağladık.
Ama bugün açıklama yapan Sayın Çavuşoğlu'nun Bakan olarak görev yaptığı 2009 sonrasının Eroğlu Hükümeti, ilk iş olarak bunu iptal etti.
Sonra eskiye dönüldü. Yeniden "ya beleş" işi başladı.
20013'den sonra kurulan CTP'li Hükümetlere ise yeniden bunun ağırlaşan sorunlarını çözme yükü düştü.
Üstelik bu tedbirleri alırken başlattığımız bir uygulama daha vardı.
Belediyelerinin çalışanlarına ödemediği Sosyal Sigorta ve İhtiyat Sandığı primlerini, devletin belediyelere verdiği katkıdan düzenli kesip, bu yükün ve ayıpın ortadan kaldırılmasını sağlanacaktı..Bunu da yaşama geçirdik.
Su konusunda da beleşciliğe alışıldığı için, devletten alınan suyun parasının ödenmemesi halinde de bu yolla bunun tahsili de gündemde idi. Böylece ciddiyetin yerleşmesi amaçlanmıştı.
Ama 2008 içinde malesef Mahkeme, bence yanlış bir kararla, bu uygulamanın sonlanmasına dönük karar verdi.
Bu karardan sonra, özellikle 2009 sonrası Belediyelere dönük aldığımız Bakanlar Kurulu Kararının da Sayın Çavuşoğlu'nun Bakan olarak görev yaptığı Eroğlu Hükümetince de iptali ile bütünleşince, bu öyle bir hale dönüştü ki LTB ve diğer Belediyelerin kısa süre içinde iflasını getiren süreç gelişti....
Sonuçta Erken seçimler gündeme geldi ve bu Tüzük uygulanamadı.

Araba Kırıldıktan Sonra .......
Şimdi bunlar mazaret, uygulayaydınız diye bir görüş ifade edilebilinir. Buna saygı duyarım. Zaten araba kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur.
Ama hiç kabullenmeyeceğim bir şey var.
Buda Sayın Çavuşoğlu'nun yaptığı açıklamadır. Madem çok güzel bir tüzük olduğunu ifade ediyorsun, yukarıda yazdığım durumlar nedeni ile bunu biz uygulayamadık.
E, sen, 2009-20013 arasında Tarım ve İçişleri Bakanı olarak, bugün çok doğru ve yerinde idi dediğin bu tüzüğü niye uygulamadın? Uygulasaydın destek olurduk. Üstelik o dönem sana çağrı da yaptım.
2016'da şimdi antlaşmada yer alan 2.30 TL'lik suyun fiyatının bileşenlerini açıkla diyen CTP'nin bu çağrısını, yerine getirmeyiz bunu değersizleştirmek için, CTP'yi suçlayacak diye bu açıklamayı yapmak, bizzat seni ele verdi..
Hade suçladın bizi, peki 2009-20013 arası sorumlu bakan olarak neden bunu uygulamadın? Hade bunu da söyle.
Artık bu mantığın körelttiği anlayışlardan uzaklaşmak lazımdır. Dün o şöyle idi, yok böyle idi gibi laf sokuşturmaları, hele de dünün gerçeklerini çarpıtarak, bugün kendini savunmaya çalışmakla, ne bir sorun aşılır, ne de yeni bir şey yapılabilir.
Bunun için dünün tecrübelerinden yeni işler yapmak lazımdır.
Üstelikte, nereden ve neden bozulmuşsa işler, öncelikle oradan düzeltmeye başlamakla sonuç alınabilinir.
İşte bu doğru ile, Sayın ÇAVUŞOĞLU'NA şunu ifade edeyim.
Bu ülkede Bozulma, cevizinin çuvalından oynamakla başladı.
Bunun için ekonomik ve sosyal sürdürülebilirlilikten uzak işler yapıldı. Bunun için başkası suçlanarak, gerçekler örtüldü.
Gel bunu yıkalım. Sen önce 2.30 TL 'lik su fiyatının bileşenlerini açıkla. Üstelik, neden 2009-20013 arası o kutsadığın tüzüğü yaşama geçiremediğini anlat. Ben yazdım. Sende izah et.
Hade biz niyet ettik ve Belediyelerle kavga ettik. Bu yüzden parti olarak ve bende bireysel olarak bundan siyasi zarar gördüm. Peki sen ne yaptın? Popülizmin rüzgarında mı kaldın, yoksa kalanlar elini kolunu mu bağladı? Hade bunun da bir izahını yap.


Önceki ileti     
     Yeni ileti
     Blog ana sayfası

Duvar

Yorum yok
Yorum eklemek için giriş yapmalısınız