UBP Kurultayı Üzerine Değerlendirme...
UBP Kurultayı gerçekleşti. Sonuç alındıktan ve yetkili kurullar da Genel Sekreterlik ve Merkez organları seçimleri tamamladıktan sonra UBP Kurultayını değerlendirmek istedim.
Siyasi partilerin kendi değerleri içinde Kurultaylarını gerçekleştirmelerine duyduğum saygıdan ötürü bu gecikmiş değerlendirme yazısını kaleme aldım.
Çünkü, Kişiler ve egolar üzerinden , pek çok insanı karşıt olarak koyup, tümünü de itibarsızlaştıran bir kampanya yürümektedir. Siyasetin magazinleşmesi yaşanmaktadır.
Kuşkusuz bunu yalnız niyeti farklı partiler ve bazı odaklara bağlamak ta doğru değildir. Maalesef bunu besleyen esas unsurlardan biri de, partilerin içinde amacı, yalnızca kazanmak ve bunun da rakip gördüğü kendi partili arkadaşlarını itibarsızlaştırmakta gören parti içi odaklar da olduğu nettir.
Bu nedenlerle partilerin Kurultay süreci içinde o partilerin kendi iç dinamiklerine duyduğum saygıdan ötürü, bu iş bittikten sonra değerlendirme yapmak istedim.
Bu değerlendirmeyi de bu Kurultaya gelene kadar UBP içinde tümü de birbirini besleyen son 6 yılın siyasi gelişmeleri bütünü içinde yapmak gerektiğine inanıyorum . Çünkü Sayın Hüseyin Özgürgün’ün bu dönem içindeki siyasi serüveni, son Kurultay’daki sonucu üretti. Üstelikte bu sonucu üreten etkenler Kurultay sonrası UBP Genel Başkanlığına gelen Sayın Ersin Tatar'ın da siyasi geleceğini etkileyecektir.
SİYASAL FİNANSMAN
1.Son UBP Kurultayının en önemli sonuçlarından biri, siyasi finansman konusunun yasal açıdan denetlenmesi ve hesap verilir olmasının önemli olduğunun artık net olarak ortaya çıkmasıdır.
Çünkü bu Kurultay sürecinde 4 aday vardı. Bu adayların en az üçünün bilboardlarda ayrı ayrı afişleri yer aldı.
Gazete reklamları. Ayrıca anket şirketleri aktif olarak Kurultay sürecinde yer aldı. Her adayın her ilçede ayrı ayrı düzenlediği yemekli toplantılar, üyelerle buluşmalar. Broşür ve diğer materyaller hep ayrı ayrı yapıldı.
Ayrıca bazı medya organları belli adayların aleyhine, belli bir adayın lehine yayınlar yaptılar.
Bunların tümü ciddi mali kaynak ister. Bu adaylar ve onları destekleyen odaklar, elbette ki bu kampanyaların finansmanı için önemli kaynaklar sarf ettiler.
Peki bu kaynaklar nereden geldi? Ne kadar sarf edildi? Bunlar yasal açıdan sorgulayacak olan merci neresidir? Eğer bu ciddi ciddi ele alınmazsa, bir parti Kurultayında bunca harcama yapıldıktan sonra Genel Seçimlerde neler olur neler.
Siyasetin finansmanında belli güç odakları pervasızca etken oluyor.
Siyasetin finansmanında etken olan odaklar, “ gaz gelecek yerden tavuk esirgenmez” anlayışı ile siyasetin gizli belirleyicileri olacaklar....
Bir parti Kurultayında bunca kaynak sarf edilerek sonuç almaya çalışılırsa, artık siyaseti yalnızca parası olanlar veya finansmanı sağlayacak olanların etkisinde olanlar yapabilir. Bu yüzden artık siyasetin finansmanı sorunu daha etkin olarak tartışma odağına girmelidir.
HUKUKİ YAN..
2.Kurultay sonucuna göre UBP Genel Başkanı olarak Kurultaya giden Sayın Özgürgün Kurultay seçiminde ikinci geldi. Diğer iki adayın, Sayın Ersin Tatar’ı destekleyeceğini açıklaması üzerine de ikinci tur için yapılacak seçim öncesinde Sayın Özgürgün, adaylıktan çekildiğini açıkladı. Böylece %34 oy alan Sayın Ersin Tatar, UBP Genel Başkanı olarak divan tarafından ilan edildi.
Bu durum UBP iç hukuku bakımından kimse itiraz edemez. 3.ve 4. Gelen adaylar 1. Gelen aday lehine tavır açıkladığı, ikinci gelende bunun üzerine çekilince buna kimse itiraz edemez.
BİRLİK KURDU AMA...
3. Ancak durum siyaset açısından ele alınmalıdır.
Çünkü Sayın Özgürgün, özellikle UBP’nin ciddi iç siyasi kriz yaşadığı dönemin sonrasında Genel Başkanlığa geldi.
UBP'nin 2010 itibari ile Genel Başkanı olan Sayın İrsen Küçük'e dönük olarak Sayın Derviş Eroğlu’nun Cumhurbaşkanlığı makamındaki ve UBP içindeki ağırlığını kullanarak yaptığı etik olmayan mücadele bu gelişmelerin başlangıcı oldu. Sonuçta UBP'nin mahkeme kapılarına da düşmesini getiren bu süreçte Sayın Özgürgün, Sayın İrsen Küçük’ün karşısında olmamıştı.
Hatta Kurultay Başkanı olarak, İrsen Küçük muhaliflerinin ve Sayın Eroğlu’nun tepkisini çekmişti.
Daha sonraki süreçte UBP içindeki ağırlığını kullanarak Sayın Eroğlu, Kurultayda hal edemediği İrsen Küçük'e karşı bu kez DP ile kurduğu bağ ile bir kısım UBP milletvekilinin UG adı altında DP'ye geçmesini teşvik etmişti.
2014 Erken seçimlerini tetikleyen ise o dönem Sayın Eroğlu ile hareket eden bazı UBP milletvekillerinin “ Eğer muhalefet İrsen Küçük Hükümetine güvensizlik oyu verirse bunu destekleyecekleri “ açıklamasını basında yapmaları idi.
Bunun üzerine bilinenler yaşandı. Erken seçim oldu. Bu seçimde Sayın Eroğlu’nun UBP tabanına “ bu seçimde DP'ye oy vermenizi istiyorum” diye tavır açıkladığı bir siyasi hakikattir.
Bu sürecin içinde Sayın Hüseyin Özgürgün partisinin ve Genel Başkan ile kendi değerlerinin yanında durdu. Partisinden sapmadı.
Sayın Eroğlu, bir yandan UBP’nin seçimde başarısızlığı için uğraştı. Öte taraftan da Sayın İrsen Küçük ‘ün erken seçimde milletvekilliğini kaybetmesi için de parti içi tüm oyunlar oynandı.
Sonuçta UBP oy kaybederek seçimden çıkarken, Sayın İrsen Küçük’te seçimi kaybetti.
Seçim sonrası CTP -DPUG hükümeti kuruldu. Ancak bir müddet sonra yapılan erken UBP Kurultayında Sayın Özgürgün Genel Başkan seçildi.
UBP Genel Başkanı olarak Sayın Özgürgün, kısa süre içinde UBP içindeki bu kırılmayı, Sayın Eroğlu ile yakınlaşarak ve ayni zamanda seçimde DP listelerinden seçilen UG'li eski UBP'lileri yeniden partisinde buluşturma çalışmasını yaptı ve bunu başarı ile yerine getirdi.
Böylece kendi sonunu getiren ilk yolu UBP’yi birleştirme sürecinde kendi döşedi.
Bir müddet sonrada CTP - DP koalisyonun bozulması ile Sayın Özgürgün CTP ile Koalisyon yaptı.
Bu gerçekten önemli bir adımdı. Ancak dönemin özelliği nedeni ile Hükümette görev almadı. Belli ki başka hesapları vardı. Buna da yol açmak için bu adımı attı.
Hükümete gelmek ona UBP içinde güç verdi. Nitekim arkasından gelen Kurultay’da Sayın Ersin Tatar’a karşı Kurultayda başarı elde etti. Bu hesabın bir parçası idi.
Bir müddet sonra Kurultay sonrası parti içinde konumunu güçlendirince, CTP ile koalisyonu bozdu. DP ile Koalisyon kurdu. Başbakan oldu.
Bu süreç içinde partisinin birliğini kendine göre bu adımlarla oluşturdu.
Bütün bunları yaparken ne Sayın Eroğlu’nu, ne DPUG'ye giden UBP milletvekillerini, nede kendisine Kurultay’da rakip olan Sayın Tatar ve destekçilerini partiden dışladı.
Partisinin iç birliğini tüm çelişkilere karşın sağladıktan sonra bu kez de seçime giderken ortağı DP milletvekillerini de partisine kattı.
Yani 2018 seçimlerine, hem partisinde bir birlik sağlayarak, hem de DP’den yaptığı transferlerle sağda merkez ve odak parti olarak girdi.
Böylece hem partisinde hem sağda motivasyonu UBP odaklı diri tutu ve seçimi kazanan UBP Başkanı oldu.
Ancak hükümet olamadı. Başbakanlığı kaybetti.
Bunca manevra ona bu yanı ile avantaj sağlarken, diğer yani ile de ayak bağı oldu.
Çünkü bu adımları atmak için CTP'nin risk alarak kurduğu hükümeti sudan gerekçelerle yıkması ile CTP'den ona ve partisine dönük ciddi güvensizlik gelişti.
DP ise seçim öncesi hem de kendisi ile Koalisyon ortağı iken, gerek DP’den milletvekili koparması, gerekse de UG temelinde bütünleştiği eski UBP'lileri tekrar geri alması nedeni ile onun Başbakanlığı altında UBP ile 2018 seçimleri sonrası hükümet kurmak istemedi.
HP'nin ise tüm seçim kampanyasını UBP Genel Başkanının özel yaşamı ve servet beyanı üzerine kurması nedeni ile onunla hükümet olmayı ret etmesi ile seçimi kazanan Başkan olarak hükümet dışı kaldı. Partisini bu başarısına karşın hükümete taşıyamadı.
Bu kez UBP içine dönük hesapları olan tüm kesimler Sayın Özgürgün’ü günah keçisi haline döndürdü. Ona karşı ellerinden tutuğu pek çok kesim tavır aldı.
BİRLİĞİ KURAN DAYAĞİ YEYEN OLDU...
4. Sayın Özgürgün'ün 2013'ten itibaren UBP içinde gel gitleri olanların tümünü dünden hesap sormadan parti içinde yeniden buluşturmasına karşın ....Bunların tümü , buna değer vermeden, ona karşı ittifak oluşturdular. Onu Günah keçisi ilan ettiler.
Böylece bu “ günahkardan” kurtulmak için inanılmaz finans desteği ve medya kampanyası
ile Kurultaya gittiler.
Kampanya şu idi.
Bir tek Sayın Özgürgün kirli, gerisi zem zem suyunda yıkanmıştı.
Bunda elbette ki Sayın Özgürügün’nün hatalarının da payı var. Suskunluğu ve kendine güveni onun handikapı oldu.
Ona karşı Kurultay süreci içinde bel altı vuruşla kirliliğini ima ederek konuştular. Bunlar gerçekleşen son seçimde ona karşı, “ buda seçimde İrsen Küçük gibi seçilmeyecek ” diye konuşanlar ve UBP muhalefeti olan kamu oyunu bu temelde besleyenler, seçim döneminde bu konuda bir şey yapamadılar.
Seçim döneminde bunu başaramayanlar bunu Kurultay sürecinde misli ile başardılar. Rakip olanların tümü onu, UBP nin iktidar olmamasının sorumlusu olarak gösterirken,” temiz UBP diyerek” onu, tek kirli olarak lanse etmekten çekinmediler..
Böylece güçlü medya desteği ve oldukça maliyetli finansman imkanları ile sonuç itibari ile Kurultay’da ikinci getirdiler.
Sonuçta bu kutsal ittifak, Kurultayın ilk turu sonrası, onun karşısında ortak duruş olarak kendini gösterdi. Böylece Genel Başkanlığı ve Başbakanlığı döneminde ona karşı Kurultay sürecinde yaptıkları suçlamaları göz ardı ederek, onun arkasına saklanarak, seçimlerden partisini başarı ile geçirmesinin nemasına ortak olanlar, dereyi geçince ona karşı bu kutsal ittifakı kurdular.
HESAPLAŞMA SÜRÜYOR.
5.Kurultay bitti ancak bu kutsal ittifakcıların derdi bitmedi. Bence Sayın Ersin Tatar seçilmesinin arkasından %34 oyun güvensizliği ile bu odakların tümünün dengesini kurmak için onların yörüngesine girdi.
Bunun ilk işareti Genel Sekreterlik seçimlerinde ve Yönetim organı seçimlerinde gözüktü. Sayın Özgürgün’ü Kurultayda destekleyen Sayın Dursun Oğuz seçimi kaybetti.
Ancak bu Genel Sekreterlik seçiminde Sayın Oğuz'u ekarte etmek için tıpkı Sayın Özgürgün ‘e yapıldığı gibi ona da parti parası üzerinden bel altı vuruşlar yapılması da, bu metodun hala devam ettiğini gösterdi.
Yani seçim sonrası, UBP içindeki Kurultay yarışı ve kamplaşması Kurultay sonrası da devam etti.
Bir kere Sayın Oğuz'un ileriyi görmeden böyle usullerle elemine edilmesi maalesef, siyasal yaşama etnik köken üzerinden siyaset yapma temeli taşıyan YDP'nin de değirmenine su taşımaktan başka bir şey getirmeyecek.
6.Şimdi Sayın Ersin Tatar bir yandan Sayın Eroğlu’nun UBP içindeki ağırlığının baskısı altında olacak. Öte taraftan Genel Başkanlığı ikinci tur için adaylıktan çekilen ve kendisine destek veren diğer adayların vesayeti altında olacak. Bu baskılar altında kendi ağırlığını artırmak ve etkisini geliştirmek için kendisi de adımlar atacak. Bu sürecin içinde daha baştan Sayın Özgürgün’ü destekleyenleri ekarte etmek için atılan adımlara karşı suskun kalmakla da tüm bu odaklara karşı daha uzun süre etkisini geliştiremeyecektir.
Bence Sayın Ersin Tatar, bir yandan ekonomik krizin ağırlığı nedeni ile öte taraftan UBP içinde etkisini tam anlamı ile kuramadığı için hükümet olmayı veya erken seçimi öteleyen açıklamalar yapmaktadır. Bundan sonraki süreçte kendisini bu noktaya taşıyan farklı odakların niyetlerinin yol açacağı çalkantılarla, öte yandan da kendi otoritesini kurmak için önemli gayretler içinde olacak. Bundan sonrasını belirleyecek olan UBP’yi son altı yılda dalgalanmalar içine sokan bu süreç olacak. Hükümet olmanın uzaması bu dalgalanmaları daha da besleyecektir. Unutulmasın siyasette kim nasıl gelirse, ayni metotla gider.
Bir deyim var.
“ Kılıçla gelen, Kılıçla gider” Sayın Tatar bunu hiç göz ardı etmesin.
Gönderen | Ferdi S. Soyer |
Eklendi | Kas 20 '18 |
Duvar