AKIN ELEKTRİKCİ
İnsanlar yaşamları boyunca çalışır, çabalar, emek harcar. Bu çabaları kendileri, aileleri ve sonuçta daha genel bir çerçevede toplumları için iyi ve güzel şeyler katmak içindir.
İnsan, doğum ile ölüm arasındaki yaşam koridorunda iyi, eksik ve yanlış şeylerde yapar. Hatası, eksiği, yaptığı güzellikleri unutturamaz.
Ancak ne isterse olsun, sonuç itibarı ile başkasının canına kast eden, başkalarının maf olması gibi yanlışlıkları yapanlar da olur. Bunlarla ilgili ölüm olayından sonra düşünceler farklı olabilir.
Ama sonuç itibarı ile insanların büyük çoğunluğu, yaşam koridorundaki yürüyüşlerinde iyi, doğru, eksik ve yanlışları ile var olurlar.
Ancak kişinin en başta yakınları, ailesi ve yaşam süreci içinde birlikte oldukları ölüm denen olaydan acı duyar, sonra onu anar. Değerini unutmaz.
Fakat kişi, ayni zamanda toplumunun demokrasi, barış, özgürlük ve sosyal adalet mücadelesi içinde emek ve enerji harcayan, yani başkaları için de yaşayan biri ise, bu yanı da ailenin ötesinde bir başka değer bulur.
Özellikle saygı ve vefa duygularında büyük bir erozyon yaşandığı günümüzde, bu değerlere bağlılık ne kadar zor olsa da , bundan şaşmamak gerekir.
Günlük siyasi çıkarlar veya ihtiraslar için insanların emeklerinin hiçleştirildiği. Siyasi ihtiyaçlar uğruna insanların unutulmaya veya unutturulmaya çalışıldığını görüyoruz.
Bunun için toplumun demokrasi mücadelesinde emek harcayan insanlar hakkında, onları tanınmaz hale döndürmeye çalışan, itibar infazları, yazılı,sözlü dedikodu veya başka tür metotlarla iş yapmak marifet sayılıyor...
Günlük siyasi çıkarlar adına bu yapılanlar özünde insanları, insanlıktan uzaklaştırır, manevi değerlerden kaçırır.
Hele demokrasi barış ve insanlık mücadelesi gibi süreklilik içeren bu alanda, gelenekten ve üretilen akıl birikiminden kopuş tek bir şeye yol açar. Karanlık güçlerin etkisini artırmasına.
Yani mücadelenin gerçeği, eğer, hümanist, manevi değerlerle bütünleşmezse, ruhsuz ve mekanik bir hale döner. Mücadelenin sürmesi için temel alınması gereken halk ile bütünleşme gelişmez. Dumura uğrar.
Bunun için ne isterse olsun, demokrasi ve barış mücadelesinde insanların emeğini unutmamak gerekir.
O insan için görüşünüz ne isterse olsun, belli bir dönemde görüşleriniz arasında farklılık da gelişse, bu uğurda verdiği özverili mücadeleyi hiç ama hiç unutmamak gerekir. Saygıyı eksiltmemek esas olmalıdır..
AKIN
Akın ( Kemal) Elektrikci, barış, demokrasi ve özgürlük yolunda emeğin mücadelesi yolunda yılmadan yürüyenlerdendi.
Günümüzde pek çok alanda ulaştığımız güzel birikimlerde emeği olan bir insanımızdı. Ani ölümünden ötürü bu üzücü kayıp bize acı verdi.
Bunca çabasından sonra onun hakkında kısa dahi olsa bir yazı yazmak görevdir diye düşünüyorum.
Vefa'nın eksildiği dönemlerde bu gerektir.
Çünkü artık emeğe değer vermeyen, günümüzde ulaşılan zemini gökten inmiş gibi gören anlayışlara yönelik direnmek gerekir.
Akın Elektrikci dostu kaybettik.
Yeni Düzen Gazetesi, Akın'ın kaybını, "Yeni Düzen'nin kurucularından Akın'ı kaybettik"olarak ifade etti.
Doğru ve yerinde bir ifade .
Ancak vefa ve saygının gündemde olmadığı günümüzde, Akın Elektirikci hakkında yazılacak başka şeyler de olmalı...
Bence Akın için, yalnızca "Yeni Düzen'nin kurucularından" ifadesi yetmez. Akın Elektrikci'nin bu ülkenin barış ve demokrasi mücadelesine özveri ile yaptığı katkıları da anlatmak gerekir.
Üstelik bu katkılar bu yazı ile de sınırlanamaz.
Akın, Türkiye'de eğitimini tamamladıktan sonra Kıbrıs'a geldiğinde bir öğretmen olmayı yeğlemedi.
O, CTP' nin üyesi oldu. 1970 sonrası o zor koşullarda bu tercihi yaptı. Mağusa'da partinin aktif üyesi oldu. Rahmetli Kadri Balıkçı, Ramiz Gökce, Rezvan Konti, Salih Konti, Kamil Dayı ve diğer hayatını kaybeden arkadaşlar ile bu bölgede partinin etkin olması için canını dişine taktı.
Ergin Abdullah( İlktaç), Alper İnce, Aydın Aydınlık,Saldıray Fenercioğlu ve diğer arkadaşlarla o zor koşullarda partinin var olması için resmen hayatını ortaya koyanlardandı.
Onda ayrıca müthiş yetenekler vardı. Baskı ve benzeri işlerde çok mahirdi. İşte o atmosferde 1973 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde parti, Rahmetli Ahmet Mithat Berberoğlu'nu aday gösterince kollar sıvanmıştı.
Para, kaynak ne arardı.
Akın, Lefkoşa'da Arapahmet Mahallesinde eski bir evde, bir eski "konakta", viraneler içinde bir "matbaa "kurdu.
İpek baskı ile partinin tüm afişlerinin elde baskısını örgütledi. Elde, ipek baskı ile şaka gibi gelir çoğuna, tüm ada için seçim afişleri hazırlanması.
Ama Akın'ın yaratıcılığında, pek çok arkadaşın katkısı ile bu yapıldı. Tüm ada, Karpaz'dan Baf'a kadar, burada, ipek baskı ile yapılan seçim afişleri ile donandı. Bu üzerimizdeki inanılmaz baskılara karşın yapıldı.
Orada boya kokusu burnunuzun direğini kırardı. Ama bu örgütlenme Akın'ın gayreti ve yaratıcılığı ile başarıldı.
Üstelik kağıtları da sağa sola giderek, atıl pek çok şeyi bularak temin eder. Bisikletin üstüne koyarak giyotin bulmaya gider, kestirirdi.
Sonra ipek baskıyı hazırlar, bizim gibi acemilere göstererek, sabahlara kadar baskıyı yapardık.
Tembihlerini yapar, sabahleyin de işe giderdi. İşin kesintisiz sürmesini sağlardı.
Çok titizdi.
Bir küçük leke, bir küçük kusur buldu mu başlardı söylenmeye.
"Nerden buldunuz bu hakkı da harcandı o kağıt. Bu küçük küçük aidatlarından gelen ve insanların evindeki ekmekten kesip bize verdiklerinden buluyoruz, bu nasıl hovardalık,sorumsuzluk" diye söylenir, dururdu.
İşler zamanında ve hatasız yapılmalıydı. Ama bu titizliği kadar sevecenliği ve öyle güzel bir gülüşü vardı ki anlatılmaz.
Üstelik pek çok konuyu tartışmaya açar ve konu hakkında da güzel konuşmaların olmasını teşvik ederdi.
Bu yaptıkları yetmez. Partide o günlerde bizim için servet olan teksir makinesi ile şahaneler de yaratırdı.
Ne güzel başlıklarda bildiriler yayınlanırdı. Bunları çizer, hazırlardı. Teksir makinesinin bakımını göz bebeği gibi yapardı.
O teksir makinesini korumak için neler neler yaşanmadı.
Berberoğlu adaylıktan çekilince, partinin etrafı polis ve asker kuşatması altındayken onu partiden kaçırma operasyonu çok başarılı olmuştu. O gün rahmetli Hüseyin Paşa'yı, Mehmet Civa'yı, İlker Kılıcı, Hasan Harman'ı, Şefik Rifat'ı, Naci Talat'ı hiç unutamam.
Akın, teksir makinesinin sağ selamet partiden kaçırılıp,Emniyetli bir yere götürülmesine çocuklar gibi sevinmişti.
Akın, bazen takılırdı Naci'ye.
"Dur otur, iki parmakla daktiloda uzun uzun yaz. E sonra ne olacak. Hade koş dur". Naci de ona "söylenme be Akın derdi". Ne muhabbetti onlar.
Sonra ya pastırma, ya başka bir şey eşliğinde kafaya çekilen konyaklar ve siyasi felsefi ve teknik konularda yapılan sohbetler, konuşmalar.
Bütün bunlarda Akın'ın ışıl ışıl yanan mavi gözlerini hiç unutmam. O güzel kahkasını duymak için onu kışkırtırdım.
Akın,yalnız bunlarla anılamaz.
Evet, Yeni Düzen'in kurucularından.
Ama ayni zamanda söz ve anlatım özgürlüğü, basın özgürlüğü için verilen mücadenin de yılmadan ağır bedelini ödeyen arkadaşımızdı.
Bu gün övünülen basın özgürlüğü sürecinde bu ilke uğruna hapis yatmış bir arkadaşımız. Bu yüzdende bu güne kadar ne övündü, ne de bundan ötürü birinden madalya bekledi.
Ama bu unutulursa, o zaman vefa ve saygıdan eser kalmaz.
CB Muavinliği seçimlerinden sonra yapılan baskılar ve faşist uygulamalara karşı mücadele gündemdeydi.
Yerel basında tek kelam etmek mümkün değildi.İki ana gazete Halkın Sesi ve Bozkurt'ta bu konuda tek kelam yoktu.
Bu yüzden bu baskılar Türkiye basınına iletildi. Barış ve Cumhuriyet Gazetelerinde haber ve yorumlar çıktı. Bunlar çıkınca bir başka konuyu yaşadık.
O dönemde; Bayraktarlık, Elçilk, Yönetim üçlüsüne BEY Faşizmi derdik. BEY Faşizmi bu baskıları yansıtan Türkiye gazetelerine el koydu. Bunların dağıtımını engelledi.
İşte bunun üzerine bu haber ve yorumlar, o teksir makinesinde hazırlanan, CTP Bülteninde yayınlandı.
Bunun yayına hazırlanmasını Akın yapmıştı. Zar zor bulunan top top teksir kağıtları ile o bülten hazırlandı.
Bunlar ertesi gün adada, her tarafa dağıtıldı.Yer yerinden oynadı. Arkasından Ahmet Mithat Berberoğlu,Naci Talat, Akın Elektrikci, Aydın Aydınlık ve diğer arkadaşlar tutuklandı.
Ne diye tutuklandılar?
"Mühsidane yayın yapmak ve devleti yıkmak maksadı ile bölücü yayın yapmak" iddiası ile tutuklandılar.
Bu davayı da hangi maddeye dayandırdırdılar bilirmisiniz? Akıllara seza.
"İngiliz Kraliçesine ve Kraliyet ailesine hakaret" suçlamasına dayandırdılar.
Bu madde çerçevesinde Ahmet Mithat Berberoğlu ile Naci Talat'a o gün için önemli olan miktarda para cezası, Akın ile Aydın'a hapis cezası kestiler.
Akın ve Aydın boyun eğmedi, teksir makinemizde bastıklarını kabul etmediler. Çünkü ona da el koyacaklardı.
Akın ve Aydın basın özgürlüğü için aylarca hapis yattılar. Ama boyun eğmediler.
İşte Akın'ın Yeni Düzenden evvel bu toplumda basın özgürlüğü uğruna verdiği büyük mücadeledeki bu emeğini de yazmak istedim. Unutulmasın diye...Okuyan kim olursa olsun, akıllarda kalsın diye..
Evet, 1974 sonrası Yeni Düzen'in yaratılmasının temeli buradadır. Ya söz ve anlatım, basın özgürlüğü için adım atılacak, ya da karanlıklar içinde boğulacaktık.
Bunun için Yeni Düzen'in yaşama geçmesine karar verildi.
Bunun için yapılan dayanışma ve özveri bir başka yazı konusu. Ama rahmetli Salih Konti ile Rezvan Usta'yı olsun yazayım. Onların koyunlarının parasını dahi bu amaçla bağışlamaları nasıl unutulur?
İşte Yeni Düzen, Özker Yaşın'ın matbaası kiralanarak böyle bir temelin üzerinden yaşama geçti.
Akın'ın teknik yönetiminde Zihni Uysal, Salih Usar, Arif Kavrar eğitimlerinin dışında ve onu bir yere koyarak bu işe girdiler.
Kurşun dökme ile eskimiş teknoloji ile Yeni Düzen yayın hayatına girdi.
Bu bakımdan Akın'ın bu ülkenin basın ve düşünce özgürlüğünün gelişmesinde yaptığı katkıyı kimse unutamaz.
Üstelik böyle bir özveri ile yola çıkan Yeni Düzen basın ve gazetecilik alanında da bir nevi okul oldu. Pek çok değerin basın alanında yer almasını sağlayan önemli bir başka görevi yerine getirdi...
Daha sonra Akın, bu alanda binbir zorluk içinde bu işin gelişmesi için tüm gayretini ve emeğini esirgemedi.
Yeni makinelerin alınması, bu kurumun yaşayıp gelişmesi için elinden geleni esirgemedi.
Kıbrıs'ta Federal Çözüme, Barış, Demokrasi ve emeğin mücadelesine hiç sırtını dönmedi. İnancını yitirmedi.
Cenazesinde gözleri yaşla dolu Sevgilli eşi Aysel'i gördüm. O ve çoçukları asla bu değerlere bağlılıklarını ve ona desteklerini eksiltmediler..
En zor anları ve zamanları kimseye minnet duymadan ve hiç bir zaman şikayet etmeden gögüslediler. Gün oldu kendi yağları ile ciğerlerini kavurdular, ama hiç bir zaman "minnetle Gül koklamadılar", diken tarlalarından acıyı göstermeden, gülerek geçtiler.
Değerli mücadele yoldaşım Akın, o ışıltılı mavi gözlerini hiç unutmayacağım.
Evet, yaşam sona erdi. O ışıltılı gözler, sonsuz uyku ile kapandı. Ama sen, o gözlerinden yansıyan ışıltılar gibi artık, ışıltı oldun. Sen artık aydınlığın, sevginin ve barışın o güzel ve hiç bitmeyecek ışığına eklenen bir ışıltısın. Seni unutmayacağım. Kalbimizde yaşayacaksın. Ailesinin, tüm mücadele arkadaşlarının ve toplumun başı sağ olsun. Hoşça kal, ışık olan ışıltılı dost.,.
Duvar