Türkiye'deki seçimleri izledik. Seçimden başarı ile çıkan AK Parti, Haziran ayındaki seçim sonuçları ile meydana gelen gelişmelerden sonra, bir duruş geliştirdi.
Bunun ifadesi ise tek kelime ile İSTİKRAR dır.
Seçmenin önemli bir çoğunluğu, gerek güvenlik, ekonomik, gerekse dış politika açısından oluşan sıkıntıların yol açtığı endişelere dönük, sorumlu olarak AK Partiyi görsede, bunların aşılabilmesi için bildiği ve tanıdığı bir gücün yeniden görev almasını istedi.
İstikrar arayışı önemli oldu.
Bunu en fazla kullanan da AK Parti idi. Bunu yalnız kullanmadı Haziran ayından Kasım ayına kadar geçen sürede içte dıştan ve ekonomide yaşanan ciddi sıkıntıların nedeni de buna bağladı ve çıkış adresinin kendisi olduğunu da gösterdi .
Böylece istikrar adına farkı yalnız yaşam biçimi ile değil, ama pek çok diğer nedenle değişimden ürken ve mevcutu tedavi ederek devam ettirmek isteyen, "muhafazakar" düşüncelere sahip olan en geniş seçmen kitlelerinin de desteğini aldı.
Aldığı destek, Haziran seçimlerinde tercihini başka bir siyasi partiye yönlendiren insanlardan oldu.
Bunu, kendi gücünün üstüne ekledi ve %50'ye yakın oy aldı. Yani bir başka şekilde söylersek iki kişiden birinin oyunu aldı.
BİZDEKİ MUHAFAZAKARLAR
Bu, Türkiye'deki Muhafazakar anlayışın yaklaşımı ve yaşadığıdır. İstikrar vurgusu ve bunun gerektirdiği siyasi ifade ediş ve çözümleme biçimleri ile sonuç almak, onların ana hareket noktasıdır.
Peki bizdeki Muhafazakar anlayışların bugün geldiği Konak nedir?
Kendi içlerindeki Kurultay yarışında dahi, yarışı kazanmak için, siyasi krize gözü kapalı oynamak!
Bu dün de böyle idi, bugünde ayni oluyor.
Dün, UBP Kurultayında parti içi yarışı kazanmak için, iç siyasi istikrarı sarsmaktan, Muhafazakar anlayışın aktörleri hiç çekinmedi.
Bu muhafazakar anlayış ne yaptı?
En yakın ve yeni örneği, 2012'de yaşadıklarımız oldu.
UBP'nin Kurultayı binbir gece masallarına döndü. Mahkeme koridorlarına iş taşındı. Sonuçta parti bölünmeye gitti ve tek başına iktidarda olan UBP, Erken seçime gitmek zorunda kaldı.İktidarı kaybetti.
Bu krizin, bize veya bir başkasına getirdiği siyasi avantaj ve fayda, sonuç itibarı ile bu krizlerin ülke siyasetine, ekonomik ve demokratik sorunların bizzat kendisine getirdiği yük ve problemlerin yanında kanıma göre sönük kalır.
Bu ayrı bir tartışma konusudur ve bunu sol ve muhalefet anlayışı bakımından da değerlendirmek ve tartışmaya taşımak gerekir. Bu nedenle bu konudaki görüşlerimi de sonra yazacağım...
Şimdi, UBP'nin Kurultayı var.
UBP, 2013 seçimlerinden sonra yeniden koalisyon ortağı olarak hükümettedir. Yani Kurultayı yine Hükümette olduğu dönemde oluyor.
Ama, görüyoruz ki UBP; 2013'de Tek Başına Hükümet olduğu dönemde iç yarışını, "istikrar" olgusunu gözetmeden yapmanın yol açtığı siyasi krizlerin yol açtığı sonuçları değerlendirmeden bu Kurultayı yaşıyor..
2013'te Kurultay'da yaşananlardan, gerek kendisinin parti olarak, gerekse de ülkenin çok partili demokratik yaşamının, siyasi ortamın ve ekonomik, demokratik tüm alanların ve insan yaşamının aldığı yaraları görmeden, bundan sonuçlar çıkarmadan, şimdi ayni yaklaşımı, Hükümet ortağı olduğu dönemde yeniden üretmeye başladı.
UBP Kurultayında Başkan adaylarının çoğu, koalisyon hükümeti olmanın kendince yol açtığı sorunları karşıyarak, Kurultay'da sonuç alma yolu seçtiler.
Kimisi, UBP ve CTP 'nin siyasi karşıtlığının üzerine oynayarak, koalisyon olunmasına karşın, bu tarihi zıtlaşmanın bizzat kendisi ile sonuç almayı denedi.
Kendi partisini, "CTP'nin koltuk değneği" olmakla suçlayanları gördük.
Bu hükümetin programının, CTP - UBP Meclis Gruplarının oy birliği ile Meclis'in içinde buna oy vermeyen muhalefet partilerine karşın, onaylandığını göz ardı ettiler.
Böylece parti içi yarışta, yönetimde olanlara karşı avantaj elde etmek için tarihi husumeti kaşımaktan çekinmediler.....
Kimisi, eğer kazanırsa, hükümet protokolu ve diğer unsurları gözden geçireceklerini söyledi.
Hatta bazıları, Meclis'te, üç- beş ay önce, olumlu oy verdikleri hükümet programının, sorunları çözüm içeriğine sahip olmadığını dahi ifade etti.
Bunlar ayrıca erken seçim ve diğer başka sözlerde ifade ettiler.
Yani, Türkiye'deki muhafazakar siyasi anlayıştan farklı olarak, parti içi bir şeçim yarışında dahi, "istikrar" işini hiç öne koymadıklarını gösterdiler.
Kısacası, anın içinde, Kurultay başarısı, yada parti içinde gücü elde tutmak için, parti içi dertler nedeni ile siyasi krize yol açmanın kendilerine ve ülkeye getirdiği ağır bedeli yeniden göz ardı ettiler.
Dün; yani 1990 sonrası, üstelikte ezici çoğunlukla tek başına iktidar oldukları dönemde, iç krizlerde ve içlerinden DP'nin doğması ile 1993'te gitmek zorunda kaldıklarımerken seçim ve bu seçimde kaybettiklerini unuttular.
Bunu unuttukları UBP'nin DP bölünmesinden ders almadıkları gibi, bugün, UBP'de siyaset yapan tüm siyasi aktörlerin bizzat kendilerinin, yaşadıkları, 2013'te UBP Kurultay'ında olanlardan ötürü oluşan siyasi kriz nedeni ile hem kendilerinin, hemde ülkenin neler yaşadığını da çok kolay unuttular ve şimdi bunu yeniden yaşıyorlar.
Şimdi yine kendi Kurultayları ile ayni işi gündeme aldılar. Üstelik 2013 seçimlerinden sonra kaybettikleri hükümet olmayı koalisyonun ortağı olarak yeniden elde ettikleri zamanda bu aynen yaşanıyor.
AKAN SUDA YIKANMAK....
Şimdi, Önemli beklentilerle kurulan, CTP- UBP Hükümeti, UBP Kurultayı sonrası siyasi krizlerin içine düşerse, bu insanlar bilsin ki bunun en ağır sıkıntısını dünden daha ağır olarak UBP yaşayacaktır.....
Çünkü artık UBP'nin Muhafzakar insanların tek seçeneği olmayacağı bir ortam oluşuyor.
Ülkede artık istikrar arayan kesimlerin bu arayışını, kendi iç yarışları ile devamlı kesintiye uğratan bir siyasi parti, muhafazakar anlayışta olan insanların öncelikli tercihi olamayacaktır.
Kurulmaya çalışılan siyasi parti , "istikrara" önem veren, ama modern düzenlemeler de arzulayan muhafazakar kitleye çok daha cazip gelecektir.
"Istikrar" ifadesinin hedef kitlesi olan muhafazakar kesimleri, kendi iç yarışı ile siyasi krizlerin içine sürükleyen bu alanın siyasi partileri hep kaybeder. En yakın örnek yine Türkiye'dedir..
Türkiye'de "istikrar" ifadesinin algılayıcısı olan en geniş kesimler, Muhfazakar düşüncenin etkili siyasi partileri olan ANAP ve DYP Partilerini,
hem kendi içlerinde Kurultaylarında, hemde kendi aralarında yaşadıkları kısır tartışmalarla verimsizleşmeleri ve siyasi krizlerin yaratıcısı olmaları nedeni ile terk ettiler.
Bu yüzden bu muhafazakar kitle, arkadan gelen ve İSTİKRAR vurgusunu modernleşme ile ele alan AK Parti'de buluştu. İki tarihi muhafazakar parti de silindi gitti.
İşte bu yüzden muhafazakar olduğunu söyleyen, ama kendi iç yarışında istikrar ifadesinin tersine, siyasi kriz üreten UBP, bundan yaşananlardan sonuç çıkartmazsa, bilsin ki bu alanda kendi yerini dolduracak oluşumları üretecektir.
Dün kendi içinde siyasi kriz yaşayan UBP, DP'yi doğurmuştu.
Daha sonra UG'yi doğurdu.
Şimdi bir kez daha, Kurultayı nedeni ile siyasi krizlerin oluşmasının odağı olacaksa, bilinsin ki akan suda ikinci kez yıkanılamayacağı için, bu kez, doğurganlığını da kaybederek, muhafazakar kesimlerin içinde kendini bulacağı, yeni siyasi kurumlaşmanın hazırlayıcısı ve yaratıcısı olacaktır.
Ha,bu arada şunu da yazayım. Bu aşamada CTP'de, evet hiç bir şey mutlak değildir doğrusuna karşın, hükümetteki bakan değişimi adımı ile bu krizlerin aşılmasında destekleyici olamadı.
Çünkü, tarihi koalisyonun! Tarihi görevi! öncelikli olmalıydı.
Açık yazmak isterim, UBP Kurultayı siyasi istikrarsızlık ve kriz yaratırsa, bundan en fazla zararı görecek olan istikrar vurgusuna önem veren muhafazakâr UBP olacaktır.
Siyasi krizlerin, bizde sürekli muhafazakar hareketlerden gelişmesi ve bu krizlerde hep ayni kısırlığın, ağır memleket sorunlarına karşın, yaşanması nedeni ile Türkiye'de yaşanan burada da yaşanacaktır. Klasik muhafazakar partiler tükenecek, bu alanda yeni siyasi oluşumlar modern ifadelerle de siyasi yaşamda yerlerini alacaklardır...
UBP KURULTAYI ve KRİZ....
Türkiye'deki seçimleri izledik. Seçimden başarı ile çıkan AK Parti, Haziran ayındaki seçim sonuçları ile meydana gelen gelişmelerden sonra, bir duruş geliştirdi.
Bunun ifadesi ise tek kelime ile İSTİKRAR dır.
Seçmenin önemli bir çoğunluğu, gerek güvenlik, ekonomik, gerekse dış politika açısından oluşan sıkıntıların yol açtığı endişelere dönük, sorumlu olarak AK Partiyi görsede, bunların aşılabilmesi için bildiği ve tanıdığı bir gücün yeniden görev almasını istedi.
İstikrar arayışı önemli oldu.
Bunu en fazla kullanan da AK Parti idi. Bunu yalnız kullanmadı Haziran ayından Kasım ayına kadar geçen sürede içte dıştan ve ekonomide yaşanan ciddi sıkıntıların nedeni de buna bağladı ve çıkış adresinin kendisi olduğunu da gösterdi .
Böylece istikrar adına farkı yalnız yaşam biçimi ile değil, ama pek çok diğer nedenle değişimden ürken ve mevcutu tedavi ederek devam ettirmek isteyen, "muhafazakar" düşüncelere sahip olan en geniş seçmen kitlelerinin de desteğini aldı.
Aldığı destek, Haziran seçimlerinde tercihini başka bir siyasi partiye yönlendiren insanlardan oldu.
Bunu, kendi gücünün üstüne ekledi ve %50'ye yakın oy aldı. Yani bir başka şekilde söylersek iki kişiden birinin oyunu aldı.
BİZDEKİ MUHAFAZAKARLAR
Bu, Türkiye'deki Muhafazakar anlayışın yaklaşımı ve yaşadığıdır. İstikrar vurgusu ve bunun gerektirdiği siyasi ifade ediş ve çözümleme biçimleri ile sonuç almak, onların ana hareket noktasıdır.
Peki bizdeki Muhafazakar anlayışların bugün geldiği Konak nedir?
Kendi içlerindeki Kurultay yarışında dahi, yarışı kazanmak için, siyasi krize gözü kapalı oynamak!
Bu dün de böyle idi, bugünde ayni oluyor.
Dün, UBP Kurultayında parti içi yarışı kazanmak için, iç siyasi istikrarı sarsmaktan, Muhafazakar anlayışın aktörleri hiç çekinmedi.
Bu muhafazakar anlayış ne yaptı?
En yakın ve yeni örneği, 2012'de yaşadıklarımız oldu.
UBP'nin Kurultayı binbir gece masallarına döndü. Mahkeme koridorlarına iş taşındı. Sonuçta parti bölünmeye gitti ve tek başına iktidarda olan UBP, Erken seçime gitmek zorunda kaldı.İktidarı kaybetti.
Bu krizin, bize veya bir başkasına getirdiği siyasi avantaj ve fayda, sonuç itibarı ile bu krizlerin ülke siyasetine, ekonomik ve demokratik sorunların bizzat kendisine getirdiği yük ve problemlerin yanında kanıma göre sönük kalır.
Bu ayrı bir tartışma konusudur ve bunu sol ve muhalefet anlayışı bakımından da değerlendirmek ve tartışmaya taşımak gerekir. Bu nedenle bu konudaki görüşlerimi de sonra yazacağım...
Şimdi, UBP'nin Kurultayı var.
UBP, 2013 seçimlerinden sonra yeniden koalisyon ortağı olarak hükümettedir. Yani Kurultayı yine Hükümette olduğu dönemde oluyor.
Ama, görüyoruz ki UBP; 2013'de Tek Başına Hükümet olduğu dönemde iç yarışını, "istikrar" olgusunu gözetmeden yapmanın yol açtığı siyasi krizlerin yol açtığı sonuçları değerlendirmeden bu Kurultayı yaşıyor..
2013'te Kurultay'da yaşananlardan, gerek kendisinin parti olarak, gerekse de ülkenin çok partili demokratik yaşamının, siyasi ortamın ve ekonomik, demokratik tüm alanların ve insan yaşamının aldığı yaraları görmeden, bundan sonuçlar çıkarmadan, şimdi ayni yaklaşımı, Hükümet ortağı olduğu dönemde yeniden üretmeye başladı.
UBP Kurultayında Başkan adaylarının çoğu, koalisyon hükümeti olmanın kendince yol açtığı sorunları karşıyarak, Kurultay'da sonuç alma yolu seçtiler.
Kimisi, UBP ve CTP 'nin siyasi karşıtlığının üzerine oynayarak, koalisyon olunmasına karşın, bu tarihi zıtlaşmanın bizzat kendisi ile sonuç almayı denedi.
Kendi partisini, "CTP'nin koltuk değneği" olmakla suçlayanları gördük.
Bu hükümetin programının, CTP - UBP Meclis Gruplarının oy birliği ile Meclis'in içinde buna oy vermeyen muhalefet partilerine karşın, onaylandığını göz ardı ettiler.
Böylece parti içi yarışta, yönetimde olanlara karşı avantaj elde etmek için tarihi husumeti kaşımaktan çekinmediler.....
Kimisi, eğer kazanırsa, hükümet protokolu ve diğer unsurları gözden geçireceklerini söyledi.
Hatta bazıları, Meclis'te, üç- beş ay önce, olumlu oy verdikleri hükümet programının, sorunları çözüm içeriğine sahip olmadığını dahi ifade etti.
Bunlar ayrıca erken seçim ve diğer başka sözlerde ifade ettiler.
Yani, Türkiye'deki muhafazakar siyasi anlayıştan farklı olarak, parti içi bir şeçim yarışında dahi, "istikrar" işini hiç öne koymadıklarını gösterdiler.
Kısacası, anın içinde, Kurultay başarısı, yada parti içinde gücü elde tutmak için, parti içi dertler nedeni ile siyasi krize yol açmanın kendilerine ve ülkeye getirdiği ağır bedeli yeniden göz ardı ettiler.
Dün; yani 1990 sonrası, üstelikte ezici çoğunlukla tek başına iktidar oldukları dönemde, iç krizlerde ve içlerinden DP'nin doğması ile 1993'te gitmek zorunda kaldıklarımerken seçim ve bu seçimde kaybettiklerini unuttular.
Bunu unuttukları UBP'nin DP bölünmesinden ders almadıkları gibi, bugün, UBP'de siyaset yapan tüm siyasi aktörlerin bizzat kendilerinin, yaşadıkları, 2013'te UBP Kurultay'ında olanlardan ötürü oluşan siyasi kriz nedeni ile hem kendilerinin, hemde ülkenin neler yaşadığını da çok kolay unuttular ve şimdi bunu yeniden yaşıyorlar.
Şimdi yine kendi Kurultayları ile ayni işi gündeme aldılar. Üstelik 2013 seçimlerinden sonra kaybettikleri hükümet olmayı koalisyonun ortağı olarak yeniden elde ettikleri zamanda bu aynen yaşanıyor.
AKAN SUDA YIKANMAK....
Şimdi, Önemli beklentilerle kurulan, CTP- UBP Hükümeti, UBP Kurultayı sonrası siyasi krizlerin içine düşerse, bu insanlar bilsin ki bunun en ağır sıkıntısını dünden daha ağır olarak UBP yaşayacaktır.....
Çünkü artık UBP'nin Muhafzakar insanların tek seçeneği olmayacağı bir ortam oluşuyor.
Ülkede artık istikrar arayan kesimlerin bu arayışını, kendi iç yarışları ile devamlı kesintiye uğratan bir siyasi parti, muhafazakar anlayışta olan insanların öncelikli tercihi olamayacaktır.
Kurulmaya çalışılan siyasi parti , "istikrara" önem veren, ama modern düzenlemeler de arzulayan muhafazakar kitleye çok daha cazip gelecektir.
"Istikrar" ifadesinin hedef kitlesi olan muhafazakar kesimleri, kendi iç yarışı ile siyasi krizlerin içine sürükleyen bu alanın siyasi partileri hep kaybeder. En yakın örnek yine Türkiye'dedir..
Türkiye'de "istikrar" ifadesinin algılayıcısı olan en geniş kesimler, Muhfazakar düşüncenin etkili siyasi partileri olan ANAP ve DYP Partilerini,
hem kendi içlerinde Kurultaylarında, hemde kendi aralarında yaşadıkları kısır tartışmalarla verimsizleşmeleri ve siyasi krizlerin yaratıcısı olmaları nedeni ile terk ettiler.
Bu yüzden bu muhafazakar kitle, arkadan gelen ve İSTİKRAR vurgusunu modernleşme ile ele alan AK Parti'de buluştu. İki tarihi muhafazakar parti de silindi gitti.
İşte bu yüzden muhafazakar olduğunu söyleyen, ama kendi iç yarışında istikrar ifadesinin tersine, siyasi kriz üreten UBP, bundan yaşananlardan sonuç çıkartmazsa, bilsin ki bu alanda kendi yerini dolduracak oluşumları üretecektir.
Dün kendi içinde siyasi kriz yaşayan UBP, DP'yi doğurmuştu.
Daha sonra UG'yi doğurdu.
Şimdi bir kez daha, Kurultayı nedeni ile siyasi krizlerin oluşmasının odağı olacaksa, bilinsin ki akan suda ikinci kez yıkanılamayacağı için, bu kez, doğurganlığını da kaybederek, muhafazakar kesimlerin içinde kendini bulacağı, yeni siyasi kurumlaşmanın hazırlayıcısı ve yaratıcısı olacaktır.
Ha,bu arada şunu da yazayım. Bu aşamada CTP'de, evet hiç bir şey mutlak değildir doğrusuna karşın, hükümetteki bakan değişimi adımı ile bu krizlerin aşılmasında destekleyici olamadı.
Çünkü, tarihi koalisyonun! Tarihi görevi! öncelikli olmalıydı.
Açık yazmak isterim, UBP Kurultayı siyasi istikrarsızlık ve kriz yaratırsa, bundan en fazla zararı görecek olan istikrar vurgusuna önem veren muhafazakâr UBP olacaktır.
Siyasi krizlerin, bizde sürekli muhafazakar hareketlerden gelişmesi ve bu krizlerde hep ayni kısırlığın, ağır memleket sorunlarına karşın, yaşanması nedeni ile Türkiye'de yaşanan burada da yaşanacaktır. Klasik muhafazakar partiler tükenecek, bu alanda yeni siyasi oluşumlar modern ifadelerle de siyasi yaşamda yerlerini alacaklardır...