tr

Blog sahibi: yonetici

Ferdi Sabit Soyer . Niyazi Kızılyürek’in AP adaylığı ile ilgili değerlendirme. Niyazi 


Kızılyürek'in AP Adaylığı, “ Ortak Hain”... Sayın Niyazi Kızılyürek'in AP adaylığı toplumda tartışılıyor. Ancak bu tartışmaya baktığımızda savunanların ve eleştirenlerin argümanları öz itibari ile klasik yaklaşımların ötesine geçmiyor. Karşı çıkanların argümanları “ Rumların oyunu veya üniter devlet amaçlarına hizmet “ klasik söylemine sıkışıyor. Bundan ayrı olarak , bilinen zemini sarsma endişesi ile bu adaylığa kuşku ile bakan Federal Çözüme inanmış kimi insanlar ve kesimler de var. Destekleyenlerin adaylığa bakışı ise yalnızca Kıbrıs sorununun çözümüne kapı açmakla sınırlı oluyor. Evet, farklı bir durum oluşur ve eğer Syn Niyazi Kızılyürek seçilirse, bu tek başına iki bölgeli, iki toplumlu Federasyon çözümüne yol açmaz. Tıpkı Syn Kızılyürek'in aday olması ve seçilmesinin 1964 statükosunun kabulüne yol açmayacağı gibi. Yani kendimizi eski ezberlerimizin içine sıkıştırarak bu yeni olguyu değerlendiremeyiz. Bu nedenle , ister Kıbrıs sorunu ile ilgili, isterse ekonomik demokratik sorunlarla ilgili olsun söylemler, klasik olanın içine sıkışırsa, orada entelektüel derinlik kalmaz. Bırakın derinliği, akıl ve yaratıcılıkta da tutukluk başlamış olur. Çok eskiye gitmeyelim. Son 5 yılın ister sağ, isterse sol siyasi söylemlerini ele alın, bunları yan yana koyun, göreceksiniz temel sorunlara dönük karşıtlık ve eleştiri argümanların tümü, bir tekrardan başka bir şey değildir. Bu ise ne derseniz deyin, sonuçta toplumun yaratıcılığını erozyona uğratır akıl ve entellektüel birikimini kemirir. Halbuki sorunların ele alınması için toplumda bugüne kadar var olan birikimleri ve yapıları göz önünde bulundurarak bunları; yeni dünya ve bölge koşulları ile ve toplumun içinde gelişen, farklılaşan üretim ilişkileri, sınıfsal değişimler ile irdeleyip senteze böyle gitmek gerekir. Bu nedenle farklı olan bir tavır ve tutumu, klasik söylemle, bilinen refleksle ele almamak gerekir. Eğer olayı böyle ele almazsak, bu yeni ve farklı tavırdan esas sorunun aşılmasına yönelik olarak ne yeni bir enerji çıkar, nede yeni bir duruşun gelişmesi yol alır. Niyazi Kızılyürek'in Adaylığı.,. Sayın Niyazi Kızılyürek, AP seçimleri için aday oldu. Bunun hukuki zemin var. Bu nedenle Adaylığını Güneyden ve AKEL’den koydu. Güneyden adaylık koymasına iki tür tepki geldi. Bunlardan biri klasik anti- komünist tavırla doludur. Ayrıca bu anti- komünist yaklaşıma katılmamakla birlikte, bu adaylık acaba 1964 statükosuna destek olur mu kuşkusu var. Bu endişe Federal çözümü destekleyen bazı kesimlerde de var. Ancak öncelikle ben merak ediyorum eğer Sayın Kızılyürek hukuki zemini olsa ve adaylığını örneğin Alman Sosyal Demokrat , Yeşiller Partisi veya Sol Partiden koysa idi; insanlar ne yapacaktı? Onu bugün kınayanlar, destekleyenlerle birlikte kahraman ilan edeceklerdi. Örnekleri var. İngiltere’de bırakın Parlamentoyu, Belediye Meclis üyeliğine KKTC'ye bakışı ve resmi siyaseti negatif olan İşçi Partisi, Liberaller veya Muhafazakarlardan bir Kıbrıslı Türk aday oldu mu, gazetelerde destek manşetleri yer alır. Buradaki partiler ve onların Londra örgütleri, bu adım üstüne destek demeçleri verir. Evet bu olumlu bir olaydır. Umulan ise, bu izole koşullarda orada yaşayan insanlarımız ve Kıbrıs’ta yaşayan Kıbrıslı Türk Toplumunun, o platformlarda bir zemini, bir sesi olmasıdır. Ancak bunlar yaşanırken kimse, “ bu insanlar bizi temsil edecek veya edemez” gibi bir tartışma da yapmaz. Çünkü bu, izole koşullarda Kıbrıslı Türklerinin görünürlüğüne destek ve katkıdır. Esas budur. Tıpkı bunun gibi Sayın Niyazi Kızılyürek’in ve nede onu bu adımda destekleyenlerin beklentisi onun Avrupa Parlamentosunda toplumu bu statüde temsil etme, meselesi değildir. Bundan ötürü bu adıma kuşku ve endişe ile bakanların buna temsil meselesi üzerinden bakması doğru değildir. Üstelikte Sayın Kızılyürek böyle bir iddiası ve konumu olmadığını kendi yazdığı makalelerde defalarca işlemiştir. Ancak bu olayı; çözümsüzlükten ötürü mağduriyet yaşayan ve Çözüm sürecinde ciddi bir tıkanıklığın yaşandığı günümüz koşullarında, tüm bu olumsuzlukları yeniden tartışılır kılmak ve bu olumsuz şartları sarsma potansiyeli olasılığı üzerinden ele almak gereklidir. Bu olayı, AB içinde önemli bir organ olan AP indinde gelebilecek olan yeni zeminler üzerinden değerlendirmek gerekir. Çünkü bu adım , Kuzey ile Güneydeki ezberler dışında çok yeni bir durumdur. Dolayısı ile yeni olanın, eski klasik sıkışmaları yerinden oynatma potansiyeli var. Bu olumlu potansiyel olduğu gibi, bu adımın, yeni belalar üretmesi de söz konusu olabilir. Bu bakımdan olayı bu ikili temel üzerinden değerlendirmek gerekir. Bir kere bu adaylık için en büyük endişe ve yeni bela üretme potansiyeli; bu adımın, üniter devlet peşinde koşan ve günümüzde artık kesin olduğu şekli ile Kıbrıs sorununu hala 1964 statükosu üzerinden okuyup, bunun üzerinden sonuç elde etmeye çalışan Güneyin Bağnaz politikacılarına zemin vereceği kuşkusudur. Bunu ele almak gerekir. Ancak bu belanın en büyük panzehiri bizzat adayın kendisidir. Çünkü Sayın Niyazi Kızılyürek, bir bilim insanı olarak, Kıbrıs sorununa Federal Temelde ve BM Parametreleri bağlamında bir çözüm bulunması mücadelesinin kararlı bir taraftarıdır. Bu temelde rüştünü çoktan kanıtlamıştır. Sayısız kitabı, makalesi , konuşması ile bu konuda net duruşu vardır. Tüm geçmişini bir yere bırakıyorum. Yalnız Crans Montana zirvesinden sonra Sayın Anastasiadis'in siyasi eşitlik ve etkin katılım gibi Federasyon tezinin ve Kıbrıs’taki Federal çözümün özünü ve esasını doğrudan ilgilendiren konudaki yanlış tavrına karşı çıktı. Bu konuda, çok net ve açık oldu. Kıbrıs Üniversitesinde çalışan bir akademisyen olarak, Federal Çözüm ve siyasi eşitlik ile etkin katılım konusunda Sayın Anastasiadis'in ön vermesi ile” azan” ELAM'cılar ve Güneydeki diğer anti- federasyoncu güçlere karşı, siyasi eşitlik ve etkin katılım konusunda, esaslı bir federalist olarak ürkmeden, korkmadan görüş açıkladı, tavır aldı. Açıklamalar, makaleler Kuzeyde ve Güneyde yayınlandı. Konuşmalar yaptı. Hem de bunları açık bir şekilde ayni zamanda Güneyde de yaptı. Risk aldı. Federal Çözümü savunan her Kıbrıslı Türk ve Rum gibi. Yani Güneydeki Kıbrıs Üniversitesinde yer alan bir akademisyen olarak bu konuda, “ ekmek parası, can güvenliği “ falan gerekçelerinin arkasına saklanarak “ gavro gibi yan yan gitmedi”. Güneydeki bağnazlardan da tepki aldı. Kuzeyde de ayni şekilde anti-federasyonculardan da tepki aldı. Ana Dili Türkçe, Ana Dili Yunanca olan anti-Federasyoncuların “ortak haini “ oldu. Yani, siyasi eşitliği ve Federal Kıbrıs’ı kararlılıkla savunan bu adayın şahsında, ne üniter devlet, ne de iki ayrı devlet yer bulur. Olayın bir başka yönü daha var. Diyelim ki Sayın Niyazi Kızılyürek AB’ye seçildi. Onun Ana Dili ne? Türkçe. AB ve AP üye olan “ Kıbrıs Cumhuriyetinin” Anayasasında, Cumhuriyetin resmi dilleri ne? Yunanca ve Türkçe. Ama, AB ve AP üyesinin Anayasasında yazan resmi dillerden biri olan Türkçe oranın resmi dili değil. Bu zaten bildiğimiz bir çelişki. Evet Sayın Kızılyürek ana dilinden ayrı Yunanca , İngilizce, Almanca ve başka diller de biliyor. Elbette ki AP yer alan parlamenterlerin çoğu kendi ana dilleri haricinde de başka diller biliyor. Ancak AB üyesi ve AP mensubu olan Anayasasında resmi dillerinin ne olduğunu yazan fakat , resmi dillerden birinin, onun ana dili olması gerçeğine rağmen oranın resmi dili değildir. Sayın Niyazi Kızılyürek'in seçilmesi ile birlikte bu çok açık olarak gözükecek. Bu 1964 ve 1974 statükolarının gerçeğe dönük sürdürülemez oluşunu, yeniden ortaya koyacaktır. Bu adaylığın gerçekleşmesi ve Sayın Niyazi Kızılyürek'in seçilmesi halinde bundan ayrı olarak Kıbrıs sorunun nedenleri ve çözüm süreci ile ilgili bilimsel gerçeklerin dengeli olarak ortaya konması zemini de gelişir. Bundan kimin çıkarı olur? Her iki toplumun ve Kıbrıs'ın. Ayrıca artık bırakın yalnızca Kıbrıs’ın iki toplumunu, Türkiye’nin AB ve AP ile gerginleşen ilişkileri ve Türkiye ile Yunanistan’ın gittikçe daha da ısınan ilişkilerini en azında soğutmaya ve ılımlaştırmaya ihtiyaç yok mu? Bu konuda en küçük bir adım bile değerlidir. Düşünün ki Marmara depremi Türkiye'ye ve insana çok acılar ve yıkımlar yaşattı. Ama bu acıları yaşatırken, Türkiye ve Yunanistan’ın ilişkilerinin yumuşaması gibi bir hayra da katkı sağladı. Buna dünden daha fazla ihtiyaç var. Sayın Niyazi Kızılyürek'in adaylığı ve kazanarak sonuca gitmesi, Türkiye ve Yunanistan'da da bilinen bir bilim insanı olarak bu ilişkilerin gelişmesine olumlu etki yapacak bir yanı da var. Bugüne kadar, bu üç ülkede takip ettiği bilimsel çalışmalar ve etkinler toplamı üzerinden bunu değerlendiriyorum. Evet, onu bir “süpermen ” gibi görmem ve göstermek de istemem. Ancak bireyin, bu tıkanıklıklar içinde olumlu etkisi, genel olumsuzluğu aşmakta katkı koyan bir noktadır. Bu nokta ise önemli bir değerdir. Belki bu nokta, üzerine kaldıraç konabilecek bir dayanak odağı oluşmasına katkı sağlar. Böylece onun üzerine konacak bir kaldıraçla, Kıbrıs ve Ege ile Doğu Akdeniz’de üç ülkenin halklarının üzerinde ağır bir yük olarak duran gerginlik ve düşmanlıkların kaldırılmasına katkı sağlar. Bunun için Sayın Niyazi Kızılyürek'in adaylığına klasik bakış açıları ile karşı çıkmak yanlıştır. Ancak bunu iki bölgeli, iki toplumlu siyasi eşitlik içindeki Federal Çözüm perspektifinin dışında değerlendirmek ve bu bütünden kopartmakta o denli yanlıştır. Ona başarılar dilemek ve bu yeni durumu olumlu ve hem adadaki barış için, hem de Türkiye Yunanistan arasındaki ilişkilerin yumuşamasına katkı için değerlendirmek gerekir. Bunun için ona bu zor ve yeni yolda moral vermek ve seçilmesi için destek olmak, ana dili Türkçe ve Yunanca olan Federal çözümü hedef gören tüm Kıbrıs insanın derdi olmalıdır. Bilinen zeminlere, bilinmeyenden yeni katkılar çıkartarak, olumlu birikime ilave etmek, barış zeminini zedelemez. Aksine yeni bir güç katar. Bu yeniyi Kıbrıs’taki Barış yürüyüşüne eklemek çok önemlidir.