VİZE; TÜRKİYE'NİN KC'ne, AB'nin TÜRKİYE'YE...
Türkiye ile AB'nin Mülteci krizi ile başlayan yeni ilişki biçimi gelişiyor. Nitekim AB Komisyonu, Türkiye'ye Vize'nin kaldırılmasına dönük tavsiye kararı aldı.
Şimdi bu tavsiye kararı, Avrupa Parlementosu ve AB Konseyi kararlarına bağlantılı yaşama geçecek.
Kısacası iş daha bitmedi. Haziran ayına kadar AB'nin bu iki kurumunda çok zorlu bir süreç işleyecek.
Vize'nin kaldırılması ile ilgili olarak Türkiye Hükümeti ve TBMM bu konunun gelişmesi için gerçekten çok zorlu bir süreci hızla başardı. Arka arkaya 72 kriterin pek çoğunun gerektirdiği, yasalar ve idari kararlar, uygulamalar yerine getirildi.
Ancak bu konuda çok önemli 5 kriter daha var. Bunlar zorlu kriterler.
Bunlardan biri basın özgürlüğü ile ilgili diğerleri ise yolsuzlukla mücadele ve Terör'ün tanımlanmasıdır.
Özellikle terörle ilgili tanımlama çok önemli. Çünkü Türkiye'nin tanımlaması ile AİHM Mahkemesinin tanımlaması arasında fark var. Bunun uyumlaştırılması gerekiyor.
Türkiye'nin içte yaşadığı terör ve çatışma ortamı ile gelişen siyasi ortamda bunun ele alınması ise oldukça çetin olacak.Çünkü terör tanımlaması Türkiye'de çok geniş tutuluyor....
Artık açık bir gerçek var. Vize meselesi hal edilse bile, Türkiye'nin AB sürecinin gelişmesi için yalnızca belli yasal, hukuki, ekonomik ve idari düzenlemeleri yapması yeterli değil.
İki önemli alanda Türkiye'nin çağın ihtiyaçlarına dönük cevap üretmesi şarttır.
KIBRIS SORUNU
Bunlardan biri Kıbrıs sorunu, diğeri ise Kürt meselesidir..
Nitekim Türkiye AB üyeliğine aday statüsü aldıktan sonra gerek Kıbrıs sorunun çözümü, gerekse demokratikleşme ve Kürt sorununun aşılması konularında önemli adımlar atmaya başladı.
Ancak bu süreç iç ve dış gelişmelerle istendiği hızda ve hedeflenen noktalarda ilerlemedi.
Kıbrıs sorununda çözüm yönünde 2010 kadar gelişen pozitif ortam; Eroğlu ile başlayan ve uzun süren durgunluk dönemine girdi.. Sayın Akıncı'nın seçilmesi ile birlikte Kıbrıs sorununda çözüm bulma devinimi Türkiye'nin de desteği ile gelişmeye başladı.
Ancak Kürt sorununda başlayan Çözüm süreci yerini çatışmaya bıraktı. Bu konunun zaman alacağı çok açık. Çünkü iç siyasette ciddi ayrışmalar ve cepheleşmeler oluştu.
Fakat Kıbrıs sorunun çözüm devinimi, AB ile ilişkilerin gelişmesinde önemini koruyor. Burada Mümkün olabilen bir olgu var.
Kuşkusuz bunun oluşması, yani Kıbrıs sorunun çözümü ve AB ile Türkiye ilişkilerinin gelişmesi, demokratikleşmeye ve Kürt sorunun aşılmasına dönükte olumlu atmosferin gelişmesine katkı sağlar.
Bütün bunlardan ayrı, Türkiye - AB ilişkilerinde durgunluğun oluşmasında kusurun tek başına Türkiye'ye kesilmesi de haksızlık olur.
Çünkü AB içindeki, pek çok olumsuz gelişme de sürecin ayni hızla gelişmesine engel oldu.
Ancak iç ve dış yeni gelişmeler yeniden Türkiye'yi AB sürecinde ilerlemeye ve AB'yi de yeniden Türkiye ile ilişkiyi geliştirmeye zorladı.
Mülteci krizi ile başlayan süreç, iki tarafı da konuyu yeniden ele almaya zorladı.
İşte bu şartlarda Türkiye'nin AB ile ilişkilerinde önemli bir konu olan Kıbrıs sorununda ise önemli değişkenler oluştu.
DEĞİŞEN KOŞULLAR
Çözüm olmadan "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin" AB üyesi olması, Kıbrıs sorunu ile bağlantılı koşullarda önemli değişkenlik yarattı.
Çünkü , Türkiye'nin AB ile ilgili her ciddi adımında en basit ifadesi ile yazalım, AB içinde "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin" de onayı gerekir.
Dolayısı ile artık Türkiye'nin KC ile ilişkileri eskisi gibi olamaz.
Bunun elbette ki Kıbrıs Cumhuriyeti de farkındadır. Onlarda bu avantajı kendi leyhlerine kullanmak isteyeceklerdir. Buna da çalışmaktadırlar...
Bunun için Kıbrıslı Türkler olarak artık Federal Çözüm olgusunun önemini bir o kadar daha çok kavramak zorundayız.
Bu nedenle Vize konusunun Kıbrıs'a dönük kaldırılması meselesine bağlantılı olarak ne Türkiye'ye, ne de Kıbrıslı Rumlara kızmaya hiç hakkımız yoktur.
Esas olan kendi ihtiyaç ve çıkarlarınız ile Türkiye'nin ihtiyaç ve çıkarlarının uyumunu sağlamanızdır.
Ayrıca Kıbrıslı Rumlarla da Federal Çözüm olgusunu başarmak için onlarla ortak dil ve ihtiyacı, siyasi eşitliğinizi gözeterek, ama kendinizin de vereceği belli tavizlerle sonuca bağlamanızdır.
Bunun içinde dayanacagımız esas nokta, Federal Çözümün parametrelerini artık net olarak ortaya koyan, 11 Şubat 2014 Ortak Belgesi'ne bağlı sorunu çözme dinamiği üretmektir.
Bakın, AB'ye Vize serbestisinin gelmesi için pek çok engeli Türkiye sebatla kaldırdı.Gerisi içinde ciddi niyet ortaya koyuyor.Kendisine daha kalkması kesinleşmeden Kıbrıs'a vizeyi kaldırdı. Üstelik Türkiye'nin önünde daha, zorlu bir süreç var. Bu olaya dönük ciddiyeti gösteren bir duruştur.
Bu arada başka unsurlarda bu zor süreçte Türkiye'nin önünde engel olmaya çalışacaktır.
Bunların başında, Avrupa'daki ırkçı ve aşırı sağcı çevreler gelmektedir. Vize konusunun kaldırılmasına dönük Komisyonun Tavsiye kararından sonra, konunun Avrupa Parlementosunda ve Avrupa Konseyi'nde görüşülmesi aşamasında, bunlar kıyametleri kopartmaya çalışacaklardır.
Dolayısı ile süreç çok çetin geçecek.
Olması en büyük dileğim. Üstelik bu Türkiye'nin de hakkı.
GÜNEYE ve KUZEYE DÜŞEN
Burada Kıbrıs'ın her iki tarafına da düşen görevler var. Bu esas olarak Ortak Yurdumuza dönük sorumluluğumuzla bağlantılıdır.
Güney, özellikle bu zamanda çok dikkatli olmalıdır.
Eğer Güneyin hakim siyasi anlayışında yer alan Türkiye karşıtlığına dönük olan siyasi pisikolojiye; iktidar ve muhalefetin ana partileri, DİSİ ve AKEL yenilirse, en büyük zararı Kıbrıs sorunun çözümüne dönük vereceklerdir.
Çünkü şimdiden DİKO, EVREKO gibi partiler Türkiye'nin KC pasaportlarına vizeyi kaldırması kararına dönük yaygaraya başladılar.
Bunlar, "Türkiye, KC'ni Tanısın" demagojisine sarıldılar. Bu yaklaşım AP ve Konsey'de konunun görüşülmesi sürecinde, Avrupa'da başlayacak olan dar milliyetçi hava ile bütünleşirse çözüme en büyük darbe vurulacaktır.
Ayrıca Avrupa Hükümetleri, Mülteci krizinin, Türkiye'ye dönük vize kaldırma adımının azalmasını sağladığı katkı ile bağlantılı; "aman biraz daha zaman kazanalım" oportünizmi ile hareket etmeye çalışırlarsa....
Güney de buna bağlantılı, bu oportünist oyunların içine girerse, Federal Çözüme ve adanın bu temelde birleşmesine dönük bir başka büyük darbeyi daha kendi elleri ile yeniden vuracaklardır..
Kıbrıslı Türkler olarak bu yeni gelişme de bize, iki elimizi başımızın arasına koyup düşüneceğimiz çok sarsıcı bir etki yaratmalıdır..
KKTC PASAPORTLARI ARTIK İŞLEVSİZ..
Diğer pek çok şeyi bir yere bıraktım.
Türkiye'ye AB 'ye dönük vize konusunun kalkmasında, zorluklara karşın artık, halk deyimi ile söyleyelim , "su arkına girdi".
Su bu arkta, artık taş veya engel olsa dahi akacak. Bazen taşacak, bazen durgunluğa uğrayacak, ama bu suyun bu arkta artık akacağı açık.
İşte o zaman düşünün bakalım en basiti ile ne olacak?
KKTC Pasaportları tam anlamı ile işlevsiz kalacak.Zaten şu anda pek çok yurttaş KC Pasaportuna sahip.
Ama bir başka olgu daha yaşanacak. Türkiye'ye AB'ye dönük vize kalktığı zaman, KC Pasaportu alamayan KKTC vatandaşları da Avrupa'ya dönük olarak vizesiz TC Pasaportunu rahatlıkla kullanacak.
Vatandaşlığın bu yanı daha hızla gelişecek..
Yani KKTC Pasaportu, KC ve TC Pasaportları karşısında artık KKTC vatandaşı için işlevsiz olacak.
Kendi yurttaşının seyahat etme özgürlüğünü kullanırken aramayacağı pasaport durumuna girecek KKTC Pasaportu.
Kuşkusuz bu gelişmeler ayni zamanda Güneydeki bağnaz anlayışında kendini sorgulamasını gerektiren durumları da getirmektedir.
Çünkü anne veya babasının biri Türkiyeli diye onların evlatlarına ve evlenen bir Kıbrıslı Türkün, Türkiyeli eşine de pasaport vermeyen KC, bu uygulama ile kendi ayıbını yaşayacak. Olayı böylesi bir bencillikle siyasallaştıran Güneydeki bu anlayış da kendi çıkmazını yaşayacaktır.
Çünkü KKTC vatandaşı olan bu insanlar ve gençler, Avrupa'ya vizesiz seyahat için TC Pasaportu alacaklar.
Ayrıca TC yurttaşları da süreç içinde TC Pasaportu ile Güneye vizesiz serbest seyahat etme hakkına ulaşacaklar.
Seyahat hakkını KKTC yurttaşları artık KC ve TC Pasaportleri ile yapacaklar.. Yani aidiyette, hem Kuzeye, hem Güneye dönük bir başka soğuma gelişecektir.
Bir kısmında Türkiye'ye seyahatte dahi KC Pasaportu kullanabileceği için KKTC'ye dönük, diğerlerinde ebeveyinlerinin kim olduğuna bakarak onlara KC pasaportu vermeyi esirgeyen "KC'ine" dönük yabancılaşma oluşacak.
İşte bu gelişme sonuç itibarı ile Kıbrıs Türk Toplumun toplumsallığına sıkıntı yaratacaktır.
İşte bundan çıkış için artık, çok kesin olan gerçeğe yüzümüzü tam dönmemiz gerekir. Yani toplumsal varlığımızı ve ortak toplumsal duyarlılığı dünden daha fazla koruyup geliştirmek için Federal çözüme çok daha fazla ihtiyacımız olduğu çok kesin bir gerçektir.
Federal Çözümün geleceğimiz olduğu gerçeği, bir kez daha kendini gösterdi.