Özersay ,Mavroyannis, Kavgadan Muhabbete mi?
Geçtiğimiz görüşmede iki görüşmeci görüşme sonrası birbirlerinin duruşlarını eleştiren açıklamalar yapmışlardı.
Ancak bugün yapılan görüşme sonrası kamuoyuna olumlu mesajlar verildi.
Bu resmen kapalı havadan, açık havaya geçmek gibi bir duygu yaratıyor.
Ancak her şeye karşın, şimdi sorgulamamız gereken noktalar olduğu
kanısındayım.
Bir kere geçen görüşmeden sonra basına açıklama yapan Kıbrıs Türk
Görüşmeci Sayın Kudret Özersay, önemli bir değerlendirme yapmıştı.
Sayın Özersay yaptığı açıklamada doğru bir noktaya işaret etmişti.m
Kamuoyunun görüşmelerde olumlu gelişmeleri bilme hakkı olduğu kadar,
olumsuz noktaları da bilme hakkına sahip olduğunu vurgulamıştı.
Evet bu genel doğrudur.
Şimdi ise kamuoyunun son görüşmede oluşan olumsuzluktan sonra, hangi olumlu noktanın da geliştiğini bilmesi gerekmez mi?
Ancak bunu böyle gelişmesi ise kanıma göre gizlilik noktasında süren görüşmeleri sıkıntıya sokar.
Eğer bu konuda bir ilke takip edilmezse, yani duruma göre değişen bir ortam oluşursa, bu bence sakıncalıdır.
Ancak şimdi sormak gerekir.
Geçen görüşmeden sonra iki görüşmeci birbirlerini de suçlayan açıklamalar yapmışlardı.
Bu açıklamalarda ise ortaya çıkan bir gerçek vardı. Bu da Görüşmenin özüne dair, iki tarafın arasındaki fark.
Sayın Özersay'ın açıklamalarından çıkan sonuç şu idi.
KR Tarafının daha önce iki taraf arasında yapılan görüşmelerde oluşan
yakınlaşma konularını es geçtiğini bunu temel almadığını vurgulamıştı.
Buna bağlı olarakta Sayın Özersay yaptığı açıklamada, eğer bu yakınlaşma
konularına dayanılmaz ve kalan farklar üzerinde konuşursak, mesafe
almamız daha kolay olur demişti.
KR Tarafının görüşmecisinin ise Sayın Özersaya cevaben yaptığı
açıklamada, KR Tarafının geçmiş görüşmelerde üzerinde yakınlaşılan
konuları ele almadığı açıklamasının doğru olmadığını; çünkü kendi
değerlendirmesine göre, masa da geçmiş görüşmelerde üzerinde yakınlaşlan
konuların olmadığını söyledi.
Üstelik Downere atıf yaparak bunun böyle olduğunu da kanıtlamaya çalıştı.
Yani iki taraf arasında çok önemli bir fark olduğu açığa çıkmıştı.
KT Tarafı yakınlaşma konularının esas alınmasını, KR Tarafı da
yakınlaşma konularının masada olmadığını söyledi. Yani KR Tarafı bu
konuları yeniden tartışma konuşur yapabileceğini savundu.
Burada açıkça yazayım,
Sayın Özersay'ın bu eleştirisi doğrudur.Yakınlaşma konuları es geçilemez. KR Tarafı bunları yok sayamaz.
Ancak burada değerlendirme yapmak gerekiyor.
Bir kere Sayın Anastasiadis seçim döneminde Talat Hristofyas ve Eroğlu
arasında yapılan görüşmelerde üzerinde, çözüme dair yakınlaşılan konular
üzerinde olumsuz konuşmuştu. Bunları esas almayacağını söylemişti.
Seçildikten sonra BM Temsilcisi Sayın Downer'in hazırladığı ve 77 sayfa
tutan söz konusu yakınlaşmaları derleyen Belgesi'ne karşı kampanya açmış
onu şeytanlaştırmıştı.
Ne acıdır ki o günlerde sürekli yazarak, konuşarak Cumhurbaşkanı Sayın
Eroğluna buna dair siyasi girişim yapması ve yakınlaşılan konuların
muhakkak görüşmelerin temeli yapılması gerektiğini söylemiştik.
Ancak yalnız bunu değil, Sayın Anastasiadis'in yeni dönem için gündem
getirdiği Müzakerciler yani, Başkanlar yerine Görüşmecilerin esas
görüşmeci olması siyaseti de geliştirdi.Sonuçta Anastasiadis hem
görüşmeci konusunda hemde Malesef yakınlaşma konularının boşlukta askıda
kalması konusunda bir temel sağladı.
Bu tartışmalar içinde, daha sonraki süreç, görüşmelerin başlaması için
bir Ortak Belge ile görüşme zeminin belirlenmesi ve çerçevesinin
çizilmesi tartışmalarına gömüldü. Tam beş ay boşa kürek çekildi.
Bu sürecin içinde ise Sayın Eroğlu, yalnızca tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek uluslararası kimlik üzerinde durdu.
Bunlara dair kendi siyasi ve idelojik yaklaşımları ile tereddütler
geçirdi.Sonuçta bunların da içerisinde de yer aldığı Ortak Belge kabul
edildi.
Ama bu süreçte bir şey boşlukta kaldı.
Buda yakınlaşılan konuların ne olacağı idi.
İşte şimdi yaşanan, bu boşluğun yol açtığı gerginliktir.
KR Tarafı bunları esas olarak almıyor ve yeniden tartışmaya açmak istiyor. Tartışma metodu da çok eski bir bezirgan metodu.
Önerisini en dipten yapıyor.
Örneğin Yetki ve Güç Paylaşımı altında üzerinde yakınlaşılan konulardan
biri olan Federal yürütme ile ilgili olarak1960 KC Anayasından daha geri
ve siyasi eşitliği sarsacak önermeler yapabiliyor.
Bu ise tepkiye ve sonrasında da Türk tarafınızda daha uç öneriler yapmasına yol açıyor.
Kaldı ki bu konuda, yani yakınlaşılan konuların yeniden başlayan görüşme sürecinin esası olmasını yalnız biz savunmadık.
Güneyden ve Kuzeyden yapılan Tüm saldırı ve suçlamalara karşın, Sayın
Dimitris Hristofyas ve KR' larının sağ duyu sahibi insanları da bunu
savundu.
Ama buna karşın Malesef, bu mesele yani, yakınlaşılan konuların yeniden
başlayacak görüşmelerde temel olması meselesi, tek egemenlik
tartışmaları içinde boğuldu ve güme gitti.
Evet, yakınlaşılan konulardan uzaklaşamayız. Bunu kimse göz ardı edemez.
Şimdi iki görüşmeci son görüşmede umutlu ve pozitif bir görüşme olduğuna
dair açıklamalarda bulundu. Sonuçta merak buya, bu konuda ne oldu diye
sormak gerekmez mi?
Ama bunu sorarken de huzursuzum.
Eğer bir gelişme olmuşsa, bu paytak yürüyüş içinde bunu açıklanması ise
hem Güneyin, hem de Kuzeyin Gulyabanilerini yeniden ortay çıkacak bu
paytak yürüyüşü durmak için ellerinden geleni yapacaklar diye de endişe
içinde sorarken bunu da alçak sesle yapıyorum!
Bu bakımdan bundan sonra zorluk ne isterse olsun, olumluyu da, olumsuzu
da, önce görüşmecilerin birbirleri ile konuşarak bunu yapacaklarını
söyleyerek açıklamak yapmalarında fayda olduğu kanısındayım.
Çünkü bir anda yapılan bir açıklamalarda ortaya sürülen keskin tezler,
daha sonra olumlu bir yan gelişince de bu kez "görüşmelerin selameti
açısından gizlilik var "diyerek bu kez de susmakla ele alınamaz.
O zaman da ister istemez akla şu nokta gelir,. Bunlar gizlemek , ama olumsuzu hemen açığa vermek gibi bir niyetin sonucu mu?
Bunu yazarken dahi huzursuzum. Çünkü haksızlık yapabilme ihtimalim de var.
Evet, iki taraf arasındaki farkın, yakınlaşma konularının esas alınıp
alınmaması olduğunu öğrendik. Şimdi varsın anlaşmışlarsa bize bilmeyelim
mi diyelim.
Duvar