Yıllar boyu süren Kıbrıs sorunun, sıkıntılı ve çözüm aranan alanlarından biri olan Mülkiyet başlığında, kriterler konusunu ağırlıkla ele alan görüşmelere liderler indinde başlandı..
Yönetim ve Güç Paylaşımı gibi en önemli başlıklarda bu görüşmelerde yakınlaşmaların olduğu bir gerçektir. Bunun, olmasının çözüme dönük ciddi bir umut yarattığı da bir gerçektir..,
Işte umut ışığının yandığı bu ortamda, mülkiyet meselesinin görüşülmeye başlanması ile Kıbrıs sorununun çözüm sürecinde, bu yeni durum, çözümsüzlüğe oynayan iki tarafın statükocu odaklarını hemen bir yeni duruma sevk etti..
Çünkü bu önemli başlıkla ilgili olarak, bu aşamada, bu çetin konuyu aşmak ve ortak noktalar yaratabilmek için, sabır ve esneklik gerekir.
Dolayısı ile "Sabır ve Esneklik" gereken bir konu olduğu ve tek tek her insanı doğrudan ilgilendiren maddi bir değerle de bağlantılı olduğu içinde, iki tarafın statükocuları hemen konuyu kaşımaya başladılar.
Bu bakımdan bu yeni durum ele almadan önce, bu konuyu kaşıyanları, öncelikle bir ciddi bir eleştiriye tabi tutmak gerekir.
Önce kısaca bunların tezlerine bakalım:
Kuzeyin statükocuları tüm bu süre içinde bir noktayı ele aldılar.Tezleri tek idi.
Global Mal Takasını savundular.
Güneyin statükocuları da tüm bu zaman içinde tek bir teze sarıldılar.
Buda, tüm göçmenlerin evlerine dönmesi noktasından hareketle, iadenin tek yol olduğunu vurguladılar.
Bu iki tezin mümkün olabilen bir çözüm ortamına imkan sağlamadığı, hem mantıktan, hemde çözüme ulaşmak için kaybedilen 50 yıldan ötürü çok açıktır.
Ancak Siyasi çözüm ve barış için bu önemli soruna aşmak için bir yeni geçiş olanağını, yeni bir gelişme sağladı.
Bu da 2005 itibarı ile Annan Planı Referandumundan sonra Kuzeyde ele alınan ve 2006'da yürürlüğe giren Taşınmaz Mal Komisyonu yasası ile oluşan yeni durumdur.
Barış ve çözüm sağlamak ve bu önemli sorunsalı aşmak için söz konusu TMK yasasında önerilen ilkeler; iade, takas ve tazminat bütünlüğünü kapsıyordu.
Bunun sağlanması için, hem mal sahibinin, hemde kullanıcının, makul ölçüler çerçevesinde haklarını alma noktası, yasanın ana dayanağını oluşturdu.
Yani hem mal sahibi, hemde kullanıcı, kendini hakları temelinde, çözümün içinde bulacaktı.
İşte bu yeni durum bu zeminden doğdu.
Çünkü bu mantık , AHİM tarafından sorunun aşılması için makul bir yol olarak görüldü.
Bu mantık, 2010'da Demopulos Davası kararı ile evrensel hukuki kabul gören bir temele ulaştı. İşte bu yeni bir durum yaratmıştır.
Bu yeni durum, Kuzeyde Glabal Takas, Güneyde de tek yol olarak tam iade şeklinde ifade edilen ve çözümsüzlüğün sürmesine, statükonun devamından başka bir sonuç getirmeyen anlayışlardan farklı, evrensel kabul da gören, ciddi bir başka seçeneğin ortaya çıkmasını sağladı.
Bu yeni durum, yalnız mülkiyet konusunun aşılmasına değil, ama Federal çözümün gerçekleşmesi, yani mümkün olabilen iyi bir siyasi demokratik çözümün ve barışa ulaşmanın da ciddi bir şekilde kapısını açtı.
İşte yüzden bu gelişme, yeni ve iki taraf arasında ortak bir çözüm temeli bulmayı mümkün kılan çok ciddi bir zemin sağlamıştır.
Bu yüzden, yıllardır global takas ve tam iade olarak sorunu çıkmaza sokanların, şimdi bu mümkün olabileni boğma gayretleri var.
Bunlar şimdi, bu mümkün olabilen zemini toptan ret yerine, eski tezlerini esas kılarak bunu kötü gösterme yolunu tutmuşlardır.
STATÜKO BESLEYİCİLERİNE SORU
Bu, Türkçe ve Elence konuşan "statüko besleyicilere" şunu sormak gerekir.
Bu yeni ortaya çıkana dönük, yapıcı ve sonuç alıcı ne karşı öneriniz var?
Çünkü Glaobal Takas ve Tam İade temelli bir yaklaşımla mümkün olabilen bir çözüme gitmek mümkün olmadı.
Bu tezleriniz de biri ötekini ezmeden gerçekleşmesi de mümkün değil.
Eğer söylediğiniz gibi Federal çözümü, yani 11 Şubat 2014 Ortak Deklerasyonu da destekliyorsanız, çıkmazı bu güne kadar sağlayan o eski yaklaşımlarınıza, alternatif olarak çıkan ve AHİM 2010 Demopulos kararı ile çerçevesi çizilen yeni anlayışa dönük, farklı ne öneriniz var?
Hem mal sahibini, hemde kullanıcıyı, birini öteki karşısında mahkum etmeyecek ne öneriniz var?
Çünkü çözüm için ihtiyacımız olan tek bir şey vardır.
Sonuç, birini sevindirirken, diğerini ağlatmamalı.
Çözüm birine her şeyini kaybettirirken, diğerini herşeyin sahibi yapmamalıdır.
Birini zengin ederken, ötekini yoksullaştırmamalıdır..
Yani Çözüm, birini, diğeri karşısında ağlatmazken, kendi içinde de iki tarafın belli makul özverileri barış için yapmasına olanak sağlayacak bir ortak temel sağlamalıdır.
Çünkü kazanılacak olan hiç bir maddi değerle ölçülmeyecek olan barış ve adanın huzuru ile insanın insanlığı olacaktır.
Evet, iki tarafın Türkçe ve Elence konuşan çözümsüzlük lobileri.
Mülkiyet sorunun aşılması için 2010 AHİM kararına temel olan mantık dışında, çözüme katkı sağlayacak ne görüşleriniz var? Hadi bunu ifade edin.
Çünkü eski tezleriniz çözümü değil, çözümsüzlüğün sürmesine katkıdan başka bir şey getirmedi.
Eğer yoksa, susun ve kalın. El birliği ile mümkün olabilen zemini geliştirmeye ve çare aramaya yoğunlaşalım.
Duvar