BAŞBAKANIN SEÇİME ÇAĞRI MESAJI.....
Uzun Bayram tatili nedeni ile Başbakan Sayın Hüseyin Özgürgün'ün Bayramdan önce partililerine dönük yaptığı bir konuşma, kamuoyumuzda gereği ile değerlendirilmedi.
Başbakan Sayın Özgürgün, partililerine dönük verdiği İftar yemeğinde, önemli siyasi mesajlar verdi.
Sayın Özgürgün, "Hükümet olarak devlete ait yükümlülükleri yerine getirdik. Bu biraz beceri ve Türkiye ile iyi ilişki gerektirir. Şimdi Meclis yaz tatilindedir. Ekim başında açılacak. Sonra Bütçe görüşmeleri başlayacak. Bu da Aralık sonuna kadar gider.
Arkasından 2017'de UBP' liler Seçime hazırlanmalıdır." dedi.
Evet, Sayın Özgürgün bunları söyledi. Kısacası seçim için kendine göre start verdi. Eğer Başbakan'ın ağzından, 2018'de olması gereken seçim için, 2017 başı açıklanıyorsa, artık o ülkede seçim atmosferi başlamış olur.
Yani, Sayın Özgürgün, kendi partililerini düşündüğü baskın seçime hazırlamak için kendi ağzı ile Hükümetini "topal ördek" haline döndürmüş oldu.
Bu olayın bir yanı, diğer yanı ise çok daha nettir.
UBP HAVLU ATTI.
UBP- DP Hükümeti; "piyasaya 700 milyon TL akıttık"derken, ödediği bu devlet mükellefiyetlerinin büyük çoğunluğunun 2015'ten kaynaklanan mükellefiyetler olduğunu çok iyi bilmektedir.
Daha 2016'dan kaynaklanan devlet ödemeleri yapılamamıştır.
Nitekim üreticiler için 2016 Doğrudan Gelir desteği, ağır kuraklığın tazminatları daha gündemde yoktur.
Bunun içinde kaynak sorunu çekildiğini, Tarım Bakanı kendisi açıklamıştır. Müteahhitler doğan alacaklarını alamadıkları için daha Bayram Arifesinde eylem mesajı vermişti.
Hatta devletin mükellefiyetlerini ödeme kabiliyeti olmadığını bildiklerinden, Kamu Bankalarının ödemeler için aracı olmasını da talep ettiler.
Şimdi iç borçlanma ve Türkiye'den aktarılan kısmı kaynaklarla, 2015'ın bazı geçikmiş devlet mükellefiyetlerini ödeme ile birlikte konuya, "devletin kaynak sıkıntısı var diyemeyiz, biraz beceri ile bu işler yerine gelir" diyerek, bunları övünme meselesi yapan Sayın Özgürgün, bu işin çok büyük sıkıntı içinde olduğunu çok iyi bilmektedir.
Türkiye'den daha kaynak aktarımı tam anlamı ile yapılamamıştır.
Nedeni de açıktır. Çünkü Türkiye ile imzaladığı Protokol vardır. Bu Protokol kaynak aktarımı için Hükümete yerine getirmesi gereken yasal mükellefiyetler getirmektedir.
Hükümet olmak için Darbe'ye alet olan ve "noktası virgülü değişmeden bu Protokol imzalanmalıdır" mantığı ile söz konusu Protokolu, içeriğini dahi tartışmadan imzalayan Sayın Özgürgün ve Sayın Denktaş, şimdi kaynak için söz konusu Protokolun Mükellefiyetlerini yerine getirmekle yüz yüzedir.
Ancak bunu yapamayacakları açıktır. Bundan ötürü şimdiden Meclis Tatili, Bütçe ve arkasından da seçim diyerek havlu attıklarını ilan etmektedirler.
KAÇIŞ İÇİN YOL ARAYIŞLARI
Bu düzenlemeler içinde atacağı her adımın, toplumda yeni ve gergin tartışmalara yol açacağını bilmektedir.
Çünkü, neyin, ne şekilde ve nasıl değiştirileceği ile ilgili ne kendileri bir hazırlık yaptı, nede bunu toplumla paylaştı.
Ayrıca bu adımları böylesi parçalı bulutlu ve yamalı bohça gibi bir Meclis çoğunluğuna dayalı bu hükümetle yerine getirmesi de beklenemez.
Herşeyden evvel son Koordinasyon Ofisi tartışmalarında da görüldüğü gibi, ne Sayın Özgürgün, nede Sayın Denktaş, bu Antlaşmayı açıktan ve ilkesel olarak savunamamıştır.
Aksine, Tepkileri yatıştırmak için yeni bir protokol ile sıkıntıları aşma düzenlemesi yapacakları yalan sözünü dahi vermek zorunda kalmışlardır.
Şimdi söz konusu Protokol, belli bazı değişiklikler için zaman takvimi koymaktadır.
Bunları mı savunacaklar? Bu değişiklerle ilgili olarak kim Sayın Başbakan ve Yadımcısınından, şunu şu şeklide değiştirmek istiyoruz diyen bir açıklama duydu.
2016'da ÖNEMLİ DEĞİŞİM HEDEFLERi.......
Örneğin İmazalanan Protokol, 28 olan Belediye sayısını düşürmek için, Belediyeler Değişiklik Yasasının Aralık 2016 tarihine kadar Meclisten yasallaşmasını öngörmektedir. Bunu son tarih olarak vermektedir.
Kim Başbakan'dan, İçişleri Bakanından, ya da Başbakan Yardımcısından bununla ilgili tek kelam duydu?
Şöyle bir düzenleme ile Belediyelerin sayısını azaltmayı düşünüyoruz, bunun için tartışalım diyen bir konuşma duyan oldu mu?
İmzalanan Protokol Belediyelerin sayısını düşürmeyi hedefleyen yasayı, 2016 Aralığına kadar çıkartmayı ve 2018'deki Yerel Yönetim Seçimlerinin de bunun üzerinden olmasını öngörmektedir.
Hal böyle iken, bu Hükümette buna dair bir çalışma var mı? Yok...
Bu Hükümet bunu yapabilir mi?
Yapabilmesi için daha şimdiden bu konuda bir taslağı sonuçlandırması ve kamuoyu ile paylaşması gerekirdi. En azından Başbakan ve Yardımcısınının kamuoyuna mesaj vermesi gerekirdi.
Ama aksine, Başbakan'ın Iftar yemeğinde söyledikleri var.
"Meclis Ekim'e kadar kapalı, Ekim'den sonra da Bütçe çalışmaları var, bu yüzden 2017'de seçim."
Yalnız bunlar mı?
Ekim 2016'ya kadar Yeni Kamu Görevlileri yasası çıkartılacaktır, diyor imzalanan Protokol.
Ayrıca,Ekim 2016'ya kadar da Kamuda Çalışma Saatlerin düzenlenmesi ile ilgili Bakanlar Kurulu Kararı çıkartılacaktır, diyor....
Allah aşkına Ekim 2016'ya kadar Yeni Kamu Görevlileri yasasını tatildeki Meclisten çıkartmak mümkün mü?
Burada ilginç bir nokta vardır. Bu da Meclis kararı istemeyen Çalışma saatleri ile ilgilidir. Bu Bakanlar Kurulu Kararı ister.
İşte işin püf noktası budur.
UBP, Popülizimle 2009 seçimlerini kazandıktan sonra, verdiği sözlerin hiç birini yapamamanın acizliğinde, 2010'da Kamuda Çalışma Saaatlerini düzenleyen bu kanunu çıkartmıştı.
O dönem biz buna Meclis'te karşı çıkmış ,eleştirmiş ve çok tartışmıştık.
Bu, Tek Mesai adı verilen ve saat üç buçuğa kadar kamuda yaz kış çalışmayı düzenleyen çalışma saatleri meselesidir.
İşe bakın, o atasözünde olduğu gibi şimdi, "eşeği öldürene sürükletiyorlar". Bu popülizimi UBP yapmıştı. Şimdi ona, Ekim 2016'ya kadar bunu, Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştir diyorlar.
Hadi UBP ve DP'yi görelim?
Bunun gibi daha pek çok mükellefiyet var. Ağustos 2016'da yürülüğe girmesi gereken yasalar da var.
Bu nedenle Başbakan Hüseyin Özgürgün, bunların yerine gelemeyeceğini çok iyi bilmektedir.
Ama Türkiye'den de kaynak alıp beslenmek istemektedir..
Bunun için gözünü kırpmadan Darbeye yeşil ışık yakmış ve bu Protokolu da imzalamıştır. Şimdi ise yan çizmeye başladı.
Bunun için şimdi Türkiye'den kaynak alabilmek için başladı mazaret üretmeye. Meclis kapalıdır. Ekim'den sonra Bütçe var.
Hepsinden kurtulmanın yolu da Seçim.
Bunun için." ey Türkiye önüne ardına bakmadan ver parayı, vaktiken seçime gidelim ve paçayı kurtaralım, ondan sonra UBP'den ne dilersen dile!."Evet, açık durum budur.
Bu arada, Koordinasyon Ofisi tartışmalarında da görüldüğü gibi en küçük bir eleştiriyi dahi Türkiye karşıtlığı ile tanımlayarak, kaynağı garantiye almak için de yağcılık yapmaktan da geri kalmıyor.
Ama ayni zamanda bunun fazla gitmeyeceğini bildiğinden de seçim olgusuna hazırlık içinde partililerine sesleniyor.
Evet, CTP-UBP Hükümeti Darbe ile götürüldü. Ama iş başına gelen Darbeciler, bu işi götüremeyeceklerini biliyor. Söylediklerinin tersine bu işi yapabilecek beceri ve temelleri de yok.
Bu yüzden o tek bildikleri Evliyaya çağırıyorlar. Popülizim ve Türkiye sevgisini istismara. Yani Seçime girmekten başka çareleri yok. Bunun içinde para ve Türkiye Hamaseti gerekiyor.
Ne acıdır ki Darbe ile Kıbrıs Türk Toplumuna ekonomik ve toplumsal düzenlemeler bakımından 2016'yı kaybettirdiler. Şimdi bu çıkarcı mantıkla 2017'yi de kaybettirecekler.
Bunlar, Türkiye ile imzalanan Koordinasyon Ofisi Antlaşmasını, Meclis'ten binbir oyunla geçirmelerini, Devlet anlayışı ile izah ediyorlardı.
"Bunu Devletler imzaladı, devletler arası anlayışa göre bu Antlaşma Onaylanmalı, devlet olmanın gereği budur" diyorlardı.
Tamam madem öyle idi, "Meclis tatilde" mazeretine de yatmayın. Varsa hazırlığınız sevk edin Meclise ve Eylül başı çağırın Meclis'i Olağanüstü Toplantıya.
Kamu Görevlileri Yasası, Belediyeler Yasası için. Bu önemli konular, Bütçe işi içinde harcanmasın. Madem devletlerarası antlaşmalara sadıksınız! Hade buyurun.
Evet, artık açık.
UBP, Seçim için düğmeye bastı. İmzayı attı. Paraları alıp savurganlıkla Seçim işine girmeye çalışıyor.
Bu gelişmeler Türkiye içinde bir sınavıdır. Şimdi bir kez daha göreceğiz. İmzaları ile kaynak transferi için öngördükleri düzenlemeleri mi teşvik edecekler? Yoksa çoğu zaman olduğu gibi duruma göre siyasi siyasi sonuç elde etmek için Hükümetlerin bileşimine göre göz mü kapayacaklar?
Eğer UBP'ye yol açmak için atılan adımlarsa bunlar, bu topraklarda ve bu toplumun içinde bir kez daha Türkiye'nin konumunu tartışma içine sokacaklardır. Kendi inandırıcılıklarını bir kez daha sarsacaklardır....
Eğer bunlar olursa bilinki bu, Toplumun yarınınını ve Türkiye ile ilişkileri daha da kötüye götürmek gelişecektir.
Çünkü, bu kez de seçimle iş başına kim isterse gelsin, Türkiye ile ilşkileri sağlıklı olamayacağı gibi, aksine, bu Türkiye'yi daha da müdahaleci kılacaktır.
Çünkü yarın kim kazanırsa kazansın, bu kezde Türkiye, "İmza attınız, yerine getirin, kaynak ona göre. Siz yapamıyorsunuz o zaman biz önereceğiz siz yerine getireceksiniz " diyen daha müdahaleci bir konum içine girecek.
Böylece Toplum kendine ve Türkiye'ye daha da yabancılaşacak....
Evet, Başbakan Sayın Hüseyin Özgürgün İftar Yemeğinde imzaladığı Protokolun hükümlerini yerine getiremeyeceği mesajı ile birlikte Seçim startı verdi. Konu bu kadar açık..
Duvar